Marka ve Kurumsal Vatandaşlık

ds-damat

Markalaşma yolunda ilerlerken şirketlerin ne kadar emek verdikleri tartışılmaz bir gerçektir. Bu yolda verilen cefa, fedakarlık ,işe duyulan tutku, azim ,daha çok para kazanma , kar elde etme ve beğenilme arzusu, marka bilinirliğini arttırma çabası ve kurumsal itibarın bileşenlerinden kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerini de eklersek işletmelerin; okyanusta yer alan ağır yük gemilerine de rahatlıkla benzetebiliriz.

Şirketlerin marka ve kurum kimliğinin ortaya çıkması ,piyasada tutunabilmesi ,yer alabilmesi, sürdürülebilir ve mevcut/gelecek nesillere  işi delege edebilme kapasitesinde olabilmesi zaman , iş gücü , emek ve öğrenme maliyeti içermektedir.Bu zaman yönetimini iyi ve kaliteli yönetmek de kurumsallaşmaktan geçmektedir. Aksi takdirde işletmelerin yaşam döngüleri kısalmaya ve sona ermeye mahkum olacaktır.

Kurumsallaşma çatısı altında yer alan ve dünya genelinde 19.yüzyıl başlarından beri ülkemizde de 2000’li yıllardan beri Kurumsal Sosyal Sorumluluk(KSS) kavramı her geçen gün önem arz etmektedir. Sosyal sorumluluğun tarihsel geçmişine baktığımızda literatürde iki adet görüş bulunmaktadır. Birinci görüş Klasik(Ekonomik)görüştür.İkinci görüş ise Sosyo-Ekonomik görüştür.Kısaca açıklar isek :Birinci görüş “ işletmeler para kazanmak ve maksimum kar elde etmek için kurulmuş olduğunu” savunmaktadır.İkinci görüş ise “ işletmelerin birinci görüşe göre hareket etmemesi gerektiği , toplumla proaktif bir şekilde iletişimde bulunması ve toplumun sosyal-beşeri-ekolojik refahına da fayda sağlaması” gerektiğini düşünmektedir.Yani , kalitatif ve kantitatif yaklaşımların şirketçe benimsenmesi olarak da düşünülebilir.

“Heal the World" şarkısını hatırlayanınız vardır..Amerikalı efsanevi sanatçı ve tartışmasız marka ikonu Michael Jackson tarafından yazılmış ,bestelenmiş, sekizinci stüdyo albümü Dangerous'tan (1991) kaydedilmiş bir şarkıdır.Yapımcılığını da Bruce Swedien ile beraber  üstlenmiştir.Şarkının sözlerinden küçük bir yer paylaşacağım There are ways to get there // If you care enough for the living // Make a little space//Make a better place // Heal the world” . 
Türkçesi açıklamasını da paylaşıyorum:
Dünyayı iyileştirmek , Daha iyi bir yer yapmak , Yaşamak için yeterince ilgileniyorsan… Oraya gitmenin yolları var ,” Biraz boşluk yaratın”  Marka ikonu Michael Jackson nasıl topluma ve dünyaya çağrıda bulunduğu, güçlü bir vurgu yaparak tüm dünya vatandaşlarına sorumluk almaya ne güzel de davet etmiş…

Gezegenimiz şu an pandemi süreci içerisinde yer alırken burada yaşanan kayıplar ve eksikliklerle karşın bireylerin ve şirketlerin farkındalık seviyeleri yükselmeye devam ederken farklı milletlerden oluşmuş dünyamızın sosyal,ekonomik ve beşeri ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için “Kurumsal Vatandaş” kimlikli şirketlerin sayıca artması temenni edilmektedir.Neden mi? Çünkü tüketicilerin satın alma tercihleri değişmeye başlamıştır. Onlar topluma 1-fayda ve katma değer yaratan, 2-insani özelliklere sahip , 3-iş güvenliği standartlarına önem veren , 4-sosyal adalet ve insan hakları konusunda empati kurabilen , 5-duruşu ile güven veren ,6-kurumsal sosyal sorumluluk bilincini tamamen özümsemiş şirketlerden ürün ve hizmet almayı tercih etmektedirler.

Peki Kurumsal Vatandaşlık kimliğinden anladığımız nedir?Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS)kavramının içinde yer alan tüm özellikler kurumsal vatandaş kimliğinde de yer alabilir. “Doğal çevrenin korunması , iş etiği ve ahlakı ,tüketicinin korunması , kültürel-ekonomik ve siyasi gelişmelere katkılar ..”tüm bu tanımlar kurumsal vatandaşlık içerisine girmektedir. Nasıl ki şirketler kaynaklarını etkin ve verimli şekilde kullanıp arzu ettikleri kar ve değer elde edebiliyor ise ,aynı hassasiyeti sorumlu oldukları kurumlara, topluma  ve yaşadıkları  gezegene de göstermeleri temenni edilmektedir.

Kurumsal vatandaşlık kimliği çatısı altında faaliyetlerde bulunan şirketler de çok önemli özellikler göze çarpmaktadır. Markalarına daha çok önem verdikleri , verimlilik ve kalitenin arttığı, daha kalifiyeli çalışanlar tarafından tercih edildikleri , müşterilerine karşı güven kazandıkları ,yaşanılan problemlere karşı sorumluluk aldıkları ve problemlerin çözümünün bir parçası olmak istedikleri , son olarak da üst makamlar tarafından dikkate alındıkları ve itibar görüldükleri gözlemlenmektedir.

Sonuç olarak hayatın yaşanabilir ve sürdürülebilir olmasını istiyor isek önce bireylerin sonra da şirketlerin önce kendi ülke vatandaşlığı sonra da dünya vatandaşlığı adına katkı da bulunmaları önem arz etmektedir. Kurumsal vatandaşlık ile ilgisi olması sebebi ile küçük bir hatırlatma yaparak ülkemiz  1990 yılından beri Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayınlanan İnsani Gelişme Raporlarına (IGR) göre “çok yüksek insani gelişme”kategorisinde yerini muhafaza ederek 2018 yılında 59.sırada yer alırken, 2019 yılında +5 puan yükselerek 0,820 Puanla 54.sırada yer almıştır. Türkiye’nin son 29 yıllık zaman dilimi içerisinde insani gelişim endeksinin %40,7 yükseliş   ivmesi göstermesi hem ülkemizin imajı hem de markalaşma yolunda başarı göstergesidir. Bilgi almak için Linki de aşağıya bırakıyorum.

https://undpturkiye.exposure.co/tuerkiye-ulusal-insani-gelisme-raporlari

İlham aldığım Kaynaklar :

https://undpturkiye.exposure.co/tuerkiye-ulusal-insani-gelisme-raporlari

Erişim tarihi 09Mart2021 Erişim saati:16:36

http://sbmyod.selcuk.edu.tr/sumbtd/article/view/90/87

Erişim tarihi 09Mart2021 Erişim saati:16:00

Schermerhorn, J.R.(1993).,Management For Productivity ,John Wiler and Sons Inc., New York

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir