Tam adı Leonardo di ser Piero da Vinci olan ünlü sanatçı (hatta ressam, heykeltıraş, fizikçi, astronom, matematikçi, kartograf, mimar, müzisyen ve yazar) 15 Nisan 1452 tarihinde doğdu, dönemin en ünlü hezarfenlerinden biriydi. Bilgeliğini birçok alanda ispatlamış bir “binfenli” olarak geçti tarih kitaplarına.
Mona Lisa
Günümüze dönersek…
28 Haziran 1971 senesinde doğdu, 40 yaşlarında birbirinden 4 farklı alanda multi-milyar dolarlık şirkete imza attı. Tahmin edeceğiniz gibi Elon Musk, nam-ı diyar mühendis, mucit, yatırımcı ve girişimci…Kısacası modern dünyanın “hezarfeni” oldu.
SpaceX
Peki nedir bu “Hezarfen” ya da “Polimat” ve kime denir?
Sözlük tanımı “pek çok farklı disiplinde engin bilgiye sahip olan kişi”dir, kelime olarak yunanca kökenlidir. Polu-(çok) ile mathes-(öğrenmek) sözcüklerinden türetilmiştir. Günümüzde ise bu isim “birden fazla alanda uzmanlaşan kişilere” verilmektedir.
Polimat kavramından bahsetmek istedim çünkü eminim ki birçoğumuz, kariyerimize yön verdiğimiz, başarılı olmanın sırlarına dair tavsiyelere kulak açtığımız o yıllarda “hedefini belirle, alanını seç ve o alanda uzmanlaşarak kendini sektördeki rekabette farklılaştır” cümlesini sık sık duymuşuzdur. Hatta bir dönem oldukça popüler olan ve Malcolm Gladwell’ın Outliers yani Sıradışı İnsanlar kitabında bahsettiği 10.000 saat kuralını da hatırlayanlar vardır aramızda. 10.000 saat kuralı der ki, herhangi bir alanda başarılı olmak için o konu üzerinde uzmanlaşmak gerekir ve kendimize bir konunun “uzmanı” diyebilmemiz için gerekli olan çalışma saati 10.000 saattir. Peki “kariyer yapmak” ya da diğer bir deyişle başarılı bir kariyer sahibi olmanın yolu tek bir alan ve odak noktası belirleyerek o yolda ilerlemek midir yoksa birden fazla alanda yetkinlik kazanarak da varış noktasına ulaşmak mümkün mü?
Altın bilezik devrinden altın yüzük dönemine
Artık mümkün!
Büyüklerimizin deyişiyle “kolunda altın bileziği olsun”, bir mesleği olsun, değerini bilsin, sıkı sıkı sarılsın, hiç bırakmasın devrinden “her parmağında bir yüzük” devrine geçiş yaptığımız modern iş dünyasında; farklı yetkinliklerle evrilmek her zamankinden daha değerli bir hale geldi. “Her şeyin ehli, hiçbir şeyin ustası” deyiminin aksine, Türkçe karşılığını henüz tam olarak bulamadığım “expert-generalist” kavramını çok sık duymaya başladık. Günümüz polimatlarının yani “birçok alanda uzman” isimlerin modern dünyamızdaki başarıları bize “başka yol ve yöntemler de mümkün” dedirtmeye başladı!
Expert-Generalist
Bu titri ilk defa kullanan Bain & Company Yönetim Kurulu Başkanı Orit Gadiesh’e göre expert-generalist; “birçok farklı disiplin, sektör, yetkinlik, ülke vb. konular hakkında uzmanlaşma ve ustalık kazanma yeteneğine, merakına sahip kimse” demek.
Yapay zekâ ve makinelerden konuştuğumuz, teknolojinin yaşam biçimimize yön verdiği hatta iş dinamiklerini yeniden şekillendirdiği yeni dünya düzeninde; değişime kucak açabilmek ve adapte olabilmek kritik. Bu düzen içerisinde, noktaları birleştirme yetisine sahip olanların, bilgi transferi yapabilenlerin, öğrenmeyi öğrenebilen ve böylece kendini dönüştürebilenlerin ise yolunu kolaylıkla bulacağı aşikâr.
Bu yolda ilerlemek ve expert-generalist titrinin hakkını vermek ise tabii ki göründüğü kadar kolay değil.
Da Vinci gibi düşün, Elon Musk Gibi öğrenmeyi öğren!
Genç yaşlarından itibaren günde 2 kitap okuyan Elon Musk’ın en büyük silahlarından biri (haftada 85 saat çalışmasına ek olarak) öğrenmeyi öğrenmesi! Reddit AMA (Ask Me Anything) esnasında “nasıl bu kadar hızlı ve çok şey öğrenebiliyorsunuz?” sorusunu, ağaç betimlemesi ile cevaplıyor Musk. Bilgiyi edinirken önce temel prensiplerden yani gövde ve büyük dallardan başlayıp sonra yapraklara(detaylara) geçtiğinden bahsediyor ve öğrenme sürecini ağacın yeşerip büyümesi ile özdeşleştiriyor.
Reddit AMA — Elon Musk’ın Cevabı
Yaşamını “Her şeyi öğrenmek mümkündür” anlayışıyla sürdüren Leonardo Da Vinci’nin 7 prensibine baktığımızda ise Orit Gadiesh’in Amerika’yı yeniden keşfetmediği görebiliriz;
Michael J. Gelb’in “Leonardo Da Vinci gibi düşünmek” adlı kitabında bahsettiği 7 prensipten birincisi olan “Curiosita”, “Yaşama doymak bilmeyen bir merak ve öğrenmeyle bağlı olmak” demek. Ve bu prensip hiçbir konu, hiçbir dal ayrımı yapmaksızın, çevremizdekilerin düşünecek ve söyleyeceklerinden çekinmeden, merakımızı kaybetmeden sormak, araştırmak, öğrenmek gerektiğini söyler.
7.prensip olan “Connessione” ise “Bütün olayların ve her şeyin ilişkisini anlamak ve değerlendirmek, sistemli düşünme” anlamına gelir. Kısaca yaşadığımız her şeyin birbiriyle olan ilişkisini anlamaya çalışmalı, her şeyi bir arada değerlendirmeliyiz der.
Tüm bu değişen dinamiklerle birlikte işe alım süreçlerinde bakılan kriterler de farklılaşmaya başladı. Bugün bir iş görüşmesine gittiğimizde karşımızda oturan İK yöneticilerinden farklı yaklaşımlar gözlemlemek mümkün. İş dünyasında hala “odaklılık” ve “uzmanlık” ana seçim kriteri olarak karşımıza çıkmaya devam etse de “merak” ve “öğrenmeye yatkınlık” ile yaratılan multidisipliner özgeçmişler ilerleyen dönemlerde daha fazla kapı açar hale gelebilir.
Peki sizce “veya”ları “ve” yapmak günümüz iş dünyasında ne kadar mümkün?
Bonus: Bu yazımı hikayesiyle bana çok ilham veren The North Face sporcusu, National Geographic fotoğrafçısı, Sundance’ten ödüllü görüntü yönetmeni…Renan Öztürk’ten bahsederek bitirmek istiyorum, çoğu zaman hem kahramanı hem yönetmeni hem de yapımcısı olduğu filmlerinden birini izlemenizi de şiddetle tavsiye ederim!
İyi seyirler 🙂
çok teşekkürler, güzel bir yazı olmuş