İyi Bir Reklam Veren Olmak

Ajans ile reklam veren, sözleşmeli bir evlilik hayatı yaşarlar. Bu evlilikte her iki kurumun da menfaati söz
konusudur. Fikir ayrılıkları, monotonlaşma ve buna bağlı çatışmalar ise bu evlilikleri bitirmektedir.
İyi bir ajansın nasıl olması gerektiği hakkında pek çok şey yazıldı ve çizildi. Peki ama iyi bir reklam veren
nasıl olmalıdır? Bu evlilik nasıl yürümelidir?

Her şey harika olmalı”

Hedefi olmayan gemiye hiç bir rüzgar yardım etmez.
Reklamveren ve ajans uzun bir evlilik geçirmek istiyorlarsa her iki kurum da ulaşılabilir hedefler koymalı. Bu
hedefler elbette ortak hedefler olmalı. Örneğin bir ürün için yapılmış basın ilanı için satışta %30 artış hedefi
koyulur ve bu hedefe ulaşılırsa işte o zaman her şey harika olur.

Bilgilerinizi çekinmeden paylaşın

Reklamveren, ajansına rakip bir şirket gibi davranmamalı. Aralarında sır paylaşımları, yaptıkları işin
detaylarını açıklamak ve şirketin işleyişini açıkça ifade etmeli. Böylelikle iki tarafta birbirini daha iyi
anlayacak ve bu anlayış yapılan işlerin kalitesine yansıyacaktır.

Empati kurun

Her reklam ajansı, elindeki müşterinin iyiliğini ister. Daha açık bir dille “para kazanmasını ister.” Böyle bir iyi
niyet mevcutken “empati” yapıldığın da reklam veren, ajansını daha net anlayacaktır. Karşılaştıkları zorlukları
daha iyi anlayacak ve gereksiz baskı yapmak, Cuma günü saat 17:00’da revizyon vermek gibi ajansı zora
sokacak davranışlar yerine daha yapıcı, daha işlevsel çözümler ile yaklaşılacaktır.

Eleştiriniz yapıcı olmalı

Ajansların da tutuk olduğu, kısıtlı zaman dilimlerinde yaratıcılıklarının törpülendiği ve yorgun olduğu
dönemleri vardır. Hatta hata da (eksik brief okuma, işi yanlış anlama, koordinasyon eksikliği, iletişim
bozukluğu…vb.) yapabilirler. Onlara bu dönemde “berbat” veya “bu çok kötü olmuş” demek yerine daha
yapıcı eleştiriler yapabilirsiniz. “çok güzel, fakat….” gibi cümleler kurulursa ajans, hata psikolojisine girmeden
ihtiyaçlara cevap verme psikolojisi ile sizlere yardımcı olacaktır.

O sizin ajansınız, güvenin

Bu bana kalırsa en önemli kısım. Reklamverenin en büyük hatası ajansına güvenmemesidir. Bu,
reklamverenin yaptığı işlere ve motivasyonuna yansırsa vay halinize.
Şöyle bir örnekle açıklamak istiyorum; düşünün ki bir doktora gittiniz ve doktor size “safra kesenizi almak
zorundayız” derse ne derdiniz? “Hayır doktor bey benim karaciğerimde sıkıntı var” diyemezsiniz. Elbette
doktora güveniyorsunuz ve o bu işi biliyor. Peki ama ajans size bir basın ilanı önerdiğinde neden “logo bir
tık büyüsün, bir de arkaya tavşan ekleyelim genel müdürümüz çok seviyor” deme ihtiyacı hissediyorsunuz?
Yoksa ajansınızı yetersiz mi buluyorsunuz? Güvenmiyor musunuz? Güvenin.
Reklamverenin ajansından daha çok verim alması için bunlar öne çıkan kriterler. Daha pek çok şey
söylenebilir elbette. Bu evliliği sürdürmek reklamverenin ve ajansın zaman geçtikçe güçlenmesini, iyi işler
çıkarıp ödüller almasını ve en önemlisi pazarlama dünyasında saygın bir yere konumlanmasını sağlayacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir