Olağanüstü olan, hep yaygın olana yenilmiştir; ama yaygın olan da hep olağanüstüne uymak zorundadır.
Wolfgang Van Goethe
Modernite sonrası toplumların en önemli sorunlarından biri kendini beğenmişliktir. Sanayi Devrimi ve sonrasında ortaya çıkan göz alıcı değişim süreci her alanda kendimizi yüce bir varlık gibi görmemize neden oluyor. Aslına bakılırsa bundan 12 bin yıl önce bulunan ateş ve 6 bin önce keşfedilen yazı bizim şu anda yaptığımız tüm yeniliklerden daha büyük sonuçlara yol açmış, insanlık adına çok daha önemli ilerlemelere neden olmuştur. Muhtemelen yıllar içerisinde geliştirilecek yenilikler de şu anda bulunduğumuz noktadan çok daha ileriye gitmemize sebep olacaktır. Bu gerçeği fark etmemek bizi Amerikan Patent Dairesi Başkanı, Charles Duell’in 1899 yılında söylediği “Artık yeni hiçbir şey yok . İcat edilebilecek her şey icat edildi” yada Henry Ford’un kredi talebi üzerine otomotiv sektörünün geleceği konusunda ekspertiz veren bir banka müdürünün 1903’de söylediği gibi “Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak geçici bir moda olabilir” gibi bir anlayışa sürüklenmemize neden olabilir.
Neyse ki dünyada ki insanların tümü bu kadar dar görüşlü değil. Örneğin bilim alanında N. Tesla, Einstein, bilim kurgu alanında J. Verne, Arthur C. Clarke, ekonomi alanında P. Drucker, P. Kotler gibi isimler sayesinde yenilikler toplum içerisinde daha çabuk yayılmakta.
Günümüzde her yıl yaklaşık 3 milyon patent başvurusu yapılıyor. Firmalar arasındaki rekabet bu rakamı her geçen gün arttırmakta. Hiç kuşkusuz yeni dünyanın en önemli enstrümanlarından biri olan pazarlama da bu değişimden nasibini alıyor. İnovatif olmayan pazarlama yöntemleri hiç kimsenin ilgisini çekmediği gibi firmaya da ek bir maliyet olmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor. Gerilla pazarlama, gizli pazarlama, viral pazarlama, bilinçaltı pazarlama gibi yeni pazarlama teknikleri yenilikçi yöntemler kullanarak müşterileri etkileme yarışına girmiş bulunmakta.
Dünyanın en önemli yönetim uzmanlarından bir olan Drucker’ın ifade ettiği “Pazarlama ve inovasyon sonuçları üretir, geri kalan her şey maliyettir” sözünü günümüz gelişmeleri ışığında açıklamakta fayda var. Öncelikle yaşadığımız çağda ilginç bir paradigma mevcut. Müşteri odaklılığın sonucunda ortaya çıkan tersine pazarlama anlayışına göre 4 p adını verdiğimiz klasik pazarlama enstrümanları üzerindeki hakimiyet üreticiden tüketiciye geçmiş bulunmakta. Buna göre ürünlerin, hangi fiyat düzeyinde nerelerde satışa sunulacağı, nasıl üretileceği ve piyasada tutunacağı konusundaki kararları büyük oranda müşteriler belirlemekte. Üretici ve aracılar bir bakıma müşteri isteklerini yerine getirmekten başka bir görevi olmayan, pazar karar süreçleri konusunda büyük oranda pasifize olmuş, edilgen bir enstrüman konumuna düşmüşlerdir. Tedarik zincirinde ve genel olarak piyasada müşterinin böylesine belirleyici olduğu bir dönemde şirketlerin inovasyon konusunda nasıl bir strateji geliştirecekleri büyük bir muamma. Ar-ge departmanları müşterilerin istedikleri ürünler mi yapmaya çalışacaklar yoksa hiç kimsenin daha önce düşünmediği ürünler mi üreteceklerdir? “İnsanlara ne istediklerini sorsaydım, daha hızlı giden at üretirdim” diyen Henry Ford’a göre bu sorunun cevabı çok net. Ona göre işletmeler insanlara yeni bir vizyon sunmalı ve hayal bile edemeyecekleri ürünler meydana getirmelidirler. Ancak günümüzde çalışanlardan, müşterilerden ve paydaşlardan gelen yenilik fikirleri de işletmelere inovasyon yapma imkânı tanımaktadır. Bunun için işletmenin çevresine kulak kabartması ve açık bir örgüt kültürü yaratması ön koşuldur.
PAZARLAMADA YENİLİK HANGİ ALANLARDA YAPILABİLİR?
Pazarlamanın ilgi alanına giren her konuda inovasyon yapılabilir. Yenilik deyince aklımıza ilk başta ürün inovasyonu gelmekte ancak şirketler açısından müşteri ilişkileri süreçlerinde gerçekleştirilen yenilikler çok daha etkili sonuçların doğmasına yol açabilir. Bu açıdan bakıldığında her firmanın mutlaka yeni bir ürün yaratma sorumluluğu yoktur ancak her birinin yenilikçi bir yaklaşımla müşteri ilişkileri geliştirme ve yeni teknolojilerden faydalanma konusunda mutlak bir zorunluluğu bulunmaktadır.
Yenilik fiyatlandırma gibi inovasyon yapmanın zor olduğu bir alanda da gerçekleştirilebilir. Örneğin “istediğin fiyatı öde yaklaşımı” hem yaratıcı hem de etkili bir yöntem. Doğru iş alanlarına uygulandığında müşteriye özgür olma hissi verdiği için firma açısından oldukça dikkat çekici bir tanıtım imkanı sağlamakta. http://thehybridathlete.com/ adlı internet sitesi çok başarılı bir fiyatlandırma yöntemi uygulamakta. Fitness ile ilgili eğitim videolarını kendinizin belirlediği bir fiyata satın alabiliyorsunuz. Şirket bu fiyatlandırma stratejisinden yılda ortalama $200.000 kazanmakta.
En hızlı gelişen alanlardan biri olan reklamcılıkta da birçok inovatif örnek görmek mümkün. Aslında reklamcılık günümüzde pazarlama alanında en yaratıcı ve farklı alan olmak zorundadır. Tedarik zinciri ve fiyatlandırma gibi pazarlama elemanlarında inovatif çözümler bulmak güçtür. Ancak reklam teknolojiye yakın olduğundan ve özellikle rekabetten en fazla etkilenen enstrüman olduğundan yaratıcı işler çıkarmak şirketler açısından bir zorunluluk.
Özellikle açık hava reklamcılığı, gerilla pazarlama gibi yaratıcı yöntemlerle gerçekleştirilen etkinlikler bu alanda oldukça başarılı inovasyon örnekleri sunmaktadır.
https://www.youtube.com/watch?v=A0-jvHVqR3Y
İnovasyon pazarlama yapmayı düşünen şirketler açısından bir zorunluluktur. Özellikle uluslararası marka çıkaramadığından dert yanan ülkemiz işletmeleri açısından büyük bir önem taşımaktadır. Taklit pazarlama yöntemleri geliştirmek ya da yaygın olanın huzuru içinde yaşamak işletmeleri bir yere taşımayacaktır. Drucker’in söylediği gibi “Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu yaratmaktır.”
Yeniliklerin hayatınıza güzellikler getirmesi dileğiyle…
KAYNAKLAR
http://www.hongkiat.com/blog/creative-marketing-ad-campaigns/
http://blog.marketo.com/2013/05/5-of-the-most-innovative-and-unique-marketing-campaigns-so-far-in-2013.html
https://medium.com/@tmorkes/pay-what-you-want-the-ultimate-sales-strategy-4030c63c5798