Gözde Balkan ile BAL Gibi Röportaj

damattween

1.) Türkiye’de çok karşılaşılan eğitimi alınan bölüm ile seçilen iş arasındaki farklılıklar noktasında sizin de anlatacak bir hikayeniz var. Üniversitede ekonometri eğitimini almış olmanızın size ve yaptığınız işe katkıları nelerdir?

İstatistik, matematik, ekonominin birleşiminden oluşan bu bölümün bana en büyük faydası analitik düşünme mantığı oldu. Ayrıca kariyerimdeki birçok aşamada da bu bilgiler bana bazı kapıları açtı. Örneğin global bir medya planlama ajansındaki stajımı tezim için araştırma yapmak üzere ofislerine gittiğimde görüşürken ayarladım. Bahsettiğim ajansın araştırma ekibinde zaman serisi analizleri yapıp, modellemeler oluşturarak satış tahminleri hazırladım. Sonrasında dijital medya planlamadan stratejik planlama ekibine geçişim de araştırma bilgim sayesinde oldu. Neden-sonuç ilişkisi kurmak, tez ve anti-tez geliştirmek, rakamlardan korkmadan ilerleyebiliyor olmak insana bazı artılar katıyor.

 

2.) Ajans havasını siz nasıl kokluyorsunuz? Bu kokuyu nasıl tarif edersiniz?

BAL, ev gibidir. Mercimek değil fakat çatışma, mutluluk, huzur kokar. Bir de deliliğin bir kokusu varsa eğer, delilik de kokar ajans.

 

3.) BAL’ı kurarken nasıl bir hayal ile başladınız?

Bu ajansın mutlu bir yer olmasını hayal ettim. Hem ben mutlu olayım hem ekip arkadaşlarım burada olmaktan mutlu olsun hem de markalar bizimle çalışmaktan mutlu olsun istedim. Yeri geldiğinde çalışmaktan mutlu olmadığımız müşteri ile yolları ayırabilme lüksünü yaşayabileceğimiz, endişelerden uzak, yaratıcı bir ajans olarak hayal ettim BAL’ı. Bağımsız, hızlı fakat stratejik hareket edebilen, konuşturan içerikler üreten güzel bir yer… Hep söylerim; nasıl bir yer olacağını tam olarak bilmiyordum fakat nasıl bir yer olmayacağını çok iyi biliyordum.

 

4.) BAL ile geçen 3 seneyi nasıl anlatırsınız?

3 sene inanılmaz hızlı geçti. BAL’ı kurduğumuz Ocak 2015’ten bu yana ülke gündemi hep karışık. Aylarca çalıştığımız projeleri rafa kaldırmak zorunda kaldığımız günler oldu. Yeni kurulmuş bir ajans için gayet zor süreçlerdi. Fakat biz yılmadık. Şimdi ise o hayatta kalma durumunu aştığımızı hissedip, keyfini yaşamaya başlıyorum.

 

5.) Sizinle çalışan insanlara olan tutumunuzu yani çalışan motivasyonuna ilginizi duyduk, bunu nasıl başarıyorsunuz?

Tek kişilik şov peşinden koşmadım hiçbir zaman. Ekip olabilmenin değerli olduğunu düşünüyorum ve “biz” duygusunu gerçekten önemsiyorum. “BAL’ı kurdum” şeklinde 1. tekil şahıslı cümleler bana uzak geliyor. Burayı birlikte kurduk, birlikte büyütüyoruz. Departman egolarından uzakta, birbiriyle iletişim kuran bir ekip yapımız var. Böylece fazla mesaiden ölmüyor, hafta sonu çalışmıyoruz. Çalışma saatlerinde doğru çalışıp, eğleniyor, normal saatlerde evimize gidebiliyoruz. Bu demek değil ki az çalışıyoruz. Aksine çok yoğunuz ama mutluyuz. Herkesin en büyük sorumluluğu ekip arkadaşına duyduğu sorumluluk. İşini seven insanlar, işlerini ve BAL’ı severek çalışıyor, ben de yönetici olarak bu ortam sürsün diye koşturup duruyorum. İşin özeti bu şekilde.

 

6.) Sektörde ‘’kadın’’ olarak tek başınıza bir ajans kurdunuz, zorlukları oldu mu?

Maalesef kadın yönetici olmak daha zor olabiliyor. Örneğin erkek yönetici seven marka müdürleri diye bir kavram olduğunu düşünüyorum. Bu hiçbir zaman sesli söylenmeyen ama hissedilen bir durum. Bana sorması gereken bir soruyu sırf kadınım diye bana değil de yanımdaki erkeğe soran firma patronu da gördüm. Genelde o anı espriyle sabote edip, en hızlı şekilde o durumdan kaçmakta ve bir daha öyle bir ortama girmemeye çalışmakta buluyorum çözümü.

 

7.) Sektörde ‘’kadın’’ olmayı nasıl tanımlarsınız? Özellikle reklam ve iletişim sektöründe fırsat eşitsizliği var mı ve profesyonel hayatınızda karşılaştınız mı?

Erkek egemen bir dünyadayız ve sektörümüz de erkek egemen. Ne yazık ki ajanslarda belli kademelerde kadın oranı düşük. Kadın olarak bazen daha çok tırmalamanız, daha fazla çalışmanız gerekebiliyor. Ajans ortamında erkek muhabbetine girebilen, giremeyen kadın gibi yakıştırmalar olması bile sektörümüz adına üzücü.

 

8.) Sektörün içinden kadınlara neler söylemek isterdiniz?

Sektörde tutunabilmek için özünüzden uzaklaşıp, erkeksi davranmaya başlamayın. Değerinizi bilin, size değer veren, yatırım yapan yerlere emeğinizi verin. İşinizi iyi yapın, hakkınızı yedirmeyin ve kendiniz olun.

 

9.) Sektörde hem ayakta kalmayı başarabildiniz hem de kendi ajansınızı tek başınıza kurdunuz. Bu başarının sırrı nedir?

İşimi seviyorum. Sevdiğim işi sevmediğim biçimde yapmaktan çok yorulmuştum. Şu anda da eğer bu işleyişin içinde olmaktan memnun olmasam bu kadar motive olamazdım. Ortak ya da yatırımcı anlamında tek başımayım, çünkü birlikte aynı hayali kurabildiğim bir ortak ya da yatırımcıyla bir araya gelmedim o dönemde. Fakat hayalimin peşinden birlikte koştuğumuz yol arkadaşlarım var. Bu nedenle de tek başıma sayılmam.

 

10.) Nelerden ilham alarak bu yola çıkmaya karar verdiniz? BAL’ın değerlerini nasıl açıklarsınız?

BAL’ı kurmadan evvel kısa bir süre dinlenip, önce kendimi dinledim. Ne isteyip, ne istemediğimi düşündüm. Sektörden güvendiğim insanlarla ajanslarından beklentileri üzerine konuştum. İlhamı yaşadığım iyi ve kötü tecrübelerden aldım. Herkesin her şeyi konuşabildiği, heyecanlı insanların bir araya geldiği, inisiyatif alınmasını destekleyen, kendini geliştirmek isteyenlere imkan tanıyan ve işini iyi yapmaya özen gösteren bir yer hayal ettim. Ağızda güzel tat bırakan işler yapan, akışkan fikirlere odaklanan, pozitif bir ajans olsun istedim. İsmi de buradan geliyor: BAL.

Bu güzel röportaj ve samimiyet için Gözde Balkan‘a teşekkür eder, sektörde BAL’a ise bal gibi bir yıl dileriz 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir