Yıl 1968 televizyonun Türkiye’ye gelişi… Siyah-beyaz ekranların hayatımızı renklendirdiği zamanlar. Tek bir kanal, TRT-1. Hal böyle olunca verilen kıymette epey fazlaydı. Televizyonlar dantellerle süslenir, muhafaza edilirdi. Yayın başlamadan ekranın başına geçilir büyük bir sükûnetle pür dikkat izlenirdi. Evlerinde televizyon olmayanlar ise muhakkak televizyonu olan komşusuna gider, mahrum kalmazdı siyah-beyazın büyülü dünyasından. Peki ya günümüzde öyle mi? Sayısız kanal, bitmek bilmeyen yayınlar. Türkiye’deki televizyon yayınlarının başlangıcından bugüne kadar geçen yarım asırlık süreç içerisindeki en önemli program türlerinden biri kuşkusuz dizilerdir. Artan kanal sayısıyla beraber elbette dizilerin de sayısı durmadan artıyor. Yaz dizileri, kış dizileri derken nereye baksak yeni bir dizi görür olduk. Ancak dizilerin hızla çoğalmasıyla beraber içerikte tek tipli yapıyı bizlere sunuyor. Bununda en belirgin sebebi televizyon endüstrisinin dayattığı pazar anlayışı. İşin ekonomik boyutuna girecek olursak dikkat edeceğimiz bir başka konu var ki o da yerli dizilerin uzunluğu. Reklam gelirlerinin düşük olmasından kaynaklanan bu durumdan yapım şirketleri de mutlu değil. Her hafta sinema filmi uzunluğunda çekilen diziler yazandan oynayana kadar zordur elbette. Hatta geçtiğimiz aylarda Episode dergisi için Netflix’in içerik yöneticisi Ted Sarandos ile yapılan röportajda Sarandos, Türk dizileri için çıkarımlarda bulunmuştu. ‘’Bölümler aşırı derece uzun ve sürekli iki güzel insanın birbirine baktığı uzun sahneler var. Bunun neden bu kadar çekici olduğunu anlıyorum. Çünkü bütün oyuncular çok güzel. Yine de her dizinin bu kadar uzun olmasına aklım ermiyor’’ demişti. Bu konu için yapılan pek çok çalışmalar olsa da çözüme ulaşmış değiliz.
Gelelim Online’da İşler Nasıl Gidiyor?
Dijitalleşme televizyonu da etkisi altında bırakarak yeni platformları ortaya çıkardı. Korsan sitelere talep yükseldi derken büyük grupların bu alana girmesiyle birlikte bu tip platformlar yasal hale geldi. Globalde bu alanın başını şüphesiz ki Netflix çekiyor.
Netflix: 1997 yılında Amerika’da DVD kiralama şirketi olarak kurulmuş ancak DVD sektörünün yavaşlamasıyla çevrimiçi videolar yayınlamaya başlamıştı. 2016’daki yapılan açıklamayla beraber Türkiye’ye geçtiğimiz yıl kasım ayında gelmişti. Geldiği ilk saatte de 7000’in üstünde üyeye ulaştığını söylenmişti. 200’e yakın ülkede hizmet veren bu platformdan hemen sonra Amazon Prime, Hulu ve Youtube Red ortaya çıkarak rekabete dahil olmuştu. Üç farklı abonelik paketi olan bu platformda görüntü kalitesi ve aynı anda kaç cihazdan izleme yapmak istediğinize göre değişiyor. Ücret tablosunu ilgilenenler için aşağıya bırakıyorum.
BluTV: Netflix’in Türkiye pazarına girmesiyle Doğan Yayın Grubu BluTV’yi piyasaya sürerek rekabete yeni bir renk katmıştı. Her ay en az 30 yeni film ve dizinin gösterildiği bu platformun bedeli aylık 9,90 olarak belirlenirken reklamsız içerikler sunması büyük ilgi çekmişti. Ancak BluTV ‘nin popülaritesini arttıran en önemli hadise Masum dizisiydi. Haluk Bilginer, Ali Atay, Nur Sürer, Okan Yalabık, Serkan Keskin gibi güçlü oyuncu kadrosunu barındıran bu dizi ana akım medyanın ilk online yerli dizisi olmuştu. Breaking Bad’lere, Shameless’lara kayan gençliği sarsarak kendine getirmişti. 8 bölüm olarak planlanmış bu dizi için önemli bir diğer detay alıştığımız Türkiye televizyon standartlarının yani 90 dakika dışında 60 dakika olmasıydı. BluTV, Netflix kadar geniş bir arşive sahip olmasa da Masum dizisiyle piyasaya öyle bir girmişti ki seyircinin takdirini kazanmayı başarmıştı.
puhutv : Netflix ve BluTV ücretli hizmet vermeye devam ederken, Doğuş Grubu’nun puhutv’si ücretsiz olmasıyla tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Yüksek reytingli güncel dizilerden, Yeşilçam klasiklerine kadar toplam 10 bin saatten fazla lisanslı içeriğe ev sahipliği yapan puhutv dikkatleri daha fazla üzerine çekmeyi isteyerek ve BluTV’den geri kalmayarak kendi dizisini yaptı.
Fi: Yazar Azra Kohen’in ‘Fi-Çi-Pi ‘adlı üçlemesinden uyarlanan Fi dizisi geçtiğimiz mart ayında izleyicisiyle buluşmuştu. Dikkat çeken oyuncu kadrosu ve ücretsiz olmasıyla birlikte dizi kelimenin tam anlamıyla herkesi on ikiden vurmuştu. 50 milyon izleyici sayısına ulaşan dizi, Google’da en çok arananlar listesine girmeyi başarmıştı. Bu kadar başarılı bir işin içinde elbette başarısız olan noktalar vardı ki o da yoğun ürün yerleştirme. Platformun ücretsiz olmasından dolayı reklamları ve ürün yerleştirme konusu izleyiciler tarafından büyük tepki haline gelmişti.
Bu Bağlamda Televizyon İzleyicisinin İnternetteki Dizi Platformlarına İlgisi Neler Olabilir?
Aynı Anda Birden Fazla Yeni Bölüm İzleme:
Geleneksel televizyonculuk anlayışında dizilerin yeni bölümleri haftada bir yayınlanırken online dizi sektöründe işler farklı. Netflix’te yeni sezona ait bölümler aynı anda yüklenirken BluTV ve puhutv’de ikişer üçer yeni bölüm aynı anda yükleniyor.
Sansür Yok:
Netflix’te yabancı dizileri sansürsüz izlerken acaba geleneksel televizyonculukta ‘bip’ sorunsalı ne zaman son bulacak diye merak eder olmuştuk ki ana akım medyanın online’a karışması ve Fi dizisinin büyük ses getiren cesur sahneleri sansürden uzak olduğunu hepimize ispatlamıştı.
Reklamsız, Tek Parça Dizi:
Televizyon kanallarının resmi siteleri bile dizileri reklamlı olarak yüklerken Netflix ve BluTV dizileri reklamsız tek parça halinde sunuyor. puhutv ücretsiz olmasından dolayı öncesinde bahsettiğimiz gibi reklamlara yer verse de geleneksel televizyonculukta bir dizi için 135 dakika yerine 90 dakikada izlemek büyük bir avantaj sağlıyor.
Kaldığın Yerden Devam Etme Özelliği:
Netflix, BluTV, puhutv gibi platformlar sayesinde izlediğimiz dizi yarıda kalınca ‘Nerde kalmıştım?’ sorunu yaşamıyoruz, platforma bir dahaki girişimizde kaldığımız yerden izlemeye devam edebiliyoruz.
Farklı Türde Dizi İzleme:
Hepimizin bildiği üzere Türk televizyonlarında dizilerin genelde konusu aşk. Farklı türlerde dizi bulmak oldukça güç. Özellikle korku formatında diziye rastlamak zorken BluTV ikinci dizisi olarak Sahipli’yi izleyicilerine sunmuştu. 10 bölüm süren bu korku dizisi Sahipli, dizi sektörünün yeni türlere yönelmesi konusunda teşvik olmuştu.
Geleneksel televizyonculuğun, ana akım medya dâhil olmak üzere, televizyon izleyici kitlesinin de online’a doğru kayması bizlere bir sürü soru işaretleri bırakıyor. Bunların cevabı ise elbette zaman…
Hep birlikte gelişmeleri takip ediyor olacağız