Facebook hayatımıza girdiğinden beri birçok alanda etkilerini görüyoruz. Öncelerinde bireysel hesaplar üzerine kurulmuş olsa da gün geçtikçe belli konular, zevkler, amaçlar için açılan sayfa ve gruplar ön plandadır. İnsanların kendilerine benzer zevk ve beğenilere sahip insanlarla gruplaşma isteği her geçen gün artış göstermektedir. Facebook da bu durumun farkına varıp dünyanın dört bir yanından seçilmiş sayfa ve grup yöneticilerini 8-9 Şubat’ta Londra’da ağırladı.
Türkiye’den de gastronomi alanında oldukça popüler olan ‘ Mide Lobisi ’ etkinliğe katıldı. Bilmeyenler için ‘Mide Lobisi’ yaklaşık 21 bin kişilik, kapalı bir Facebook grubu. Gruba üye alımı belli dönemlerde yapılıyor çünkü grup içindeki kültürü, samimiyeti korumak grup yöneticilerinin öncelikli hedefi olmuş. Bana sorarsanız kesinlikle bunu çok iyi başarmışlar. Gruptaki samimiyet, insanların birbirine saygısı ve yardımcı olma istekleri çok net gözlemlenebiliyor. Kendilerine ‘Mide Lobisi Ayıları’ diyorlar ve grup logosunun basılı olduğu tişörtleri, sweat’leri grup üyelerinde görmeniz mümkün.
Grubun üç yöneticisi bulunmakta; Koray Günyaşar, Mehmet Ali Oylumlu, Onur Yazıcıoğlu ve bir de moderatörleri Arda İpekçi.
Grup yöneticileriyle hem ‘Mide Lobisi’ kültürü hakkında hem de Facebook Communities Summit etkinliği hakkında çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
- Grubun doğuş hikayesini bizlerle paylaşır mısınız? Başlangıçta bu kadar geniş bir kitleye hitap edeceğinizi tahmin edebiliyor muydunuz?
(Koray Günyaşar): 2014 yılında pek çok Facebook grubuna üyeydim. Buralarda gecenin bir vakti birisi ortalığı karıştırmak için kuzu kol, dolma, mantı, döner fotoğrafı atar, işin neticesinde ilgili gönderi yoruma kapatılırdı. Bu fotoğrafların serbestçe dolaşabileceği, yemeğe dair her şeyin konuşabileceği bir mecra olsun diye bir anda kuruldu. Açıkçası en başta bu kadar büyüyeceğini tahmin etmiyorduk. Halen de “bu kadar büyümesin” diye dikkatli davranmaya çalışıyoruz.
- Facebook’ta gastronomi alanında birçok grup görüyoruz. Sizi diğer gruplardan farklı kılan etkenler neler?
(K.G.): Topluluk kültürü. Facebook grupları çoğu zaman vahşi batı gibi. Topluluk ruhunun getirdiği, bir ayağı gerçek hayattaki buluşmalara da dayanan kültür, diğer yandan gelen yorumların gerçek insanlarca, herhangi bir menfaat gözetilmeden mümkün mertebe objektif yapılıyor olması grubu farklı kıldı diyebilirim. Tabii ki farklı kıymetli gruplar da var bunlara dikkat eden…
(Onur Yazıcıoğlu): Grup üyelerinin arasında inanılmaz bir iletişim var. İnsan gün yüzünden görünmeyen kısmı ara sıra fark edince çok şaşırıyor. Gastronomi üst başlığındayız ama Mide Lobisi’nin asıl olayı, bu başlık altında insanların birbirine yakınlaşması.
(Mehmet Ali Oylumlu): Bence en büyük nedenlerinden biri, ciddi sayıda farklı ülkeden üyelerimiz olması. Bu sayede farklı kültürlerin yemek tariflerini öğrenilebiliyor ve oradaki insanların yaşantısı hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Tabi bu durum seyahate gitmek istediğiniz zaman, size ciddi anlamda avantaj sağlayabiliyor.
Diğer bir neden ise insanların kişisel deneyimlere dayanan bilgiler edinmesi. Sosyal mecralar üzerinde takip ettiğimiz hesapların büyük çoğunluğu ya tek kişinin damak zevkine, ya da gerçeği pek yansıtmayan bilgilere dayanıyor. Bu durum tavsiye edilen yemeği yaptığınızda veya herhangi bi restoranı ziyaret ettiğinizde hayal kırklığı yaratabiliyor. Mide Lobisi’nde ise durum aslında tem tersi, ortak ve herkesin paylaşımda bulunduğu bir grup olduğundan mekân ve yemeklerle alakalı birden fazla kişisel yorum aracılığıyla gerçek bilgiye ulaşma şansına sahip oluyorsunuz.
- Yaklaşık 21 bin kişilik kapalı bir grup Mide Lobisi. Fakat gruptaki paylaşımların seviyesi, samimiyeti hala korunuyor gördüğüm kadarıyla. Bu samimiyeti korumayı nasıl başarıyorsunuz?
(K.G.): Topluluk kültürü yine burada devreye giriyor. Grubu açık bıraksaydık ve alımlara son hız devam etseydik grup şu anda minimum 100 bin kişiydi. Ancak biz aynı kültürü paylaşan ve bunu özümseyen bir toplulukla sohbet etmek istiyoruz, kendimiz de birer üye olarak. Bu sebeple gerek etkinlikler, gerekse grup içi sohbetlerde bu topluluk kültürünü mümkün mertebe korumaya çalıştık. Ortak paylaşım yapabilen insanlar, ortak dil geliştirebilen insanlar o samimiyeti de yaratabiliyorlar.
(O.Y.): Biz öğrenen bir organizasyonuz. Sorunlar çıktığı zaman, çözerken, başka sıkıntılarda neler yapmamız gerektiğini de öğrenmiş oluyoruz.
- Mide Lobisi bir restoranı vezir ve rezil edebilir mi? Kitleler üzerindeki etki oranınız nedir?
(K.G.): Edebiliyor, geçmişte örnekleri de mevcut. Bu önemli ve büyük bir güç… Ancak işin en güzel yanı, Mide Lobisi için “lovemark” olarak değerlendirilebilecek kimi markalar ya da restoranların anlatıldığı gönderilerin altında aynı anda orayı eleştiren, eksik bulduğu yanları anlatan yorumlar da yazılıyor. “User generated content”in güzelliği de tabii burada… Neticede 20 bin farklı görüş ve yönelim var, bunları doğru bir üslupla ortaya koyunca güzel bir kokteyl ortaya çıkıyor.
Bir restoran açıldığında, gerçekten kendisine uğramasını isteyeceği etkili bir 20 bin kişi mevcut üyeler arasında. Dolayısıyla üyelerin gitmesi, uğraması önemli bir etki yaratabiliyor. Kadıköy’de açılan ufak bir cafe vardı, her zaman örnek verdiğim. Bir lobici gitmiş deneyimini yazmış, ertesi gün onlarca lobici ziyarete gitmiş. Kafenin sahibesi şaşkındı, “kimdir bu Mide Lobisi, necidir tüm gün zor yetiştim.” Demişti uğrayan bir başka üyeye.
(O.Y.): Vezir olacak mekân vezir oluyor. Mide Lobisi o konuda, o yeri bulmak konusunda maharetli. Ama hiç o kadar da üstün özellikleri yokken çok göz önüne gelmiş mekânlar için sıkıntı yaratma potansiyeli çok yüksek.
(M.A.O.): Restoranlar üzerinde bir etkimiz olduğu gerçek ama bu restoran sahiplerine bağlı olabiliyor. Haklarında yapılan negatif yorumları, doğru değerlendirirlerse gayet vezir olabilirler. Tabi tam tersi de çok olası. Bunun örneklerini de çokça gördük.
- Bildiğim kadarıyla böylesine büyük bir grupta yöneticilik yaparken bir yandan da her birinizin profesyonel iş hayatları devam ediyor. Bunca buluşma etkinliği, paylaşımların takibi derken ikisini bir arada yürütmek sizleri zorlamıyor mu ya da yorulduğunuzu hissettiğiniz zamanlarda sizi motive eden şey nedir?
(K.G.): Açıkçası çok zorlamıyor, çünkü bu tip bir topluluk yönetiminde en kritik olan şey, topluluk kültürünün varlığı. Grup bir anlamda kendi kendini “modere” eden, canlı bir organizma. Bize ufak dokunuşlar kalıyor. Tabii ki bu noktaya gelene dek, yorulduğumuz; ara ara da halen yoran anlar olmuyor değil; ancak o kadar güzel insanlarla bir aradayız ki, uğruna gösterilen çaba çok kolay feda edilebilir.
(M.A.O.): Lobi kurulduğundan beri yeni dostluklar kazandım ve farklı şeyler öğrendim, tattım. O yüzden arada bir çıkan zorluklar, açıkçası getirdiğinin yanında önemsenecek şeyler değil. Koray’ın da dediği gibi, Mide Lobisi zaten kendi kendini yönetebilen bir grup olduğu için bize yapacak çok bir şey kalmıyor. Bizden önce üyeler zaten uyarıda bulunuyor veya bize hemen bildiriyorlar.
- Facebook’un grup yöneticileriyle bir etkinlik organize edeceğinizi duyduğunuzda çağrılmayı bekliyor muydunuz? Davet edilme ve gitmeye karar verme sürecinizi anlatabilir misiniz?
(K.G.): Kasım ayında ilk önce Facebook Türkiye tarafından farklı gruplarla beraber bir toplantıya davet edildik. Gerek ikili sohbetlerimizde gerek kendi grup yolculuğumuzda çıkardığımız sonuçlara bakarak Facebook Türkiye’nin de Mide Lobisi kültüründen ve hikayesinden etkilendiğini gördüğümüzü söyleyebilirim. Bu da bir anlamda bizim için şaşırtıcıydı. Kapalı bir grubuz, aralıklarla üye alımları gerçekleştiriyoruz; biz kendimizi halen gizli saklı bir güzellik olarak nitelendirmeye çalışırken etkimiz ne kadar büyüdüğünü anlatan önemli işaretlerden biriydi bu. Londra’daki zirve grupların yönelimini ve geleceğini anlamak için bizim adımıza önemliydi. Öncelikle başvuru yapmamız gerekiyordu. 3000 grup arasından seçilip davet edilmemiz bize hem gurur hem de mutluluk verdi.
(O.Y.): Benim ekleyebileceğim konu şu; Londra’da bir araya geldiğimiz grupların en temel özelliği, Mide Lobisi gibi “aslında bu kadar büyüyeceğini bilmiyorduk” diye başlamış olmaları. Doğal gelişme insanlara daha samimi geliyor.
- Facebook etkileyici grupların hikayelerini daha fazla kişiye ulaştırmak ve toplulukların birbirlerine ilham vermesi amacıyla bu tarz etkinlikler organize ettiğini belirtiyor. Etkinliğin amacına ulaştığını düşünüyor musunuz? Etkinlikten çıkardığınız notları kısaca paylaşır mısınız?
(K.G.): Etkinlik bir anlamda bir başlangıç niteliğinde… Facebook’un uzun süredir grupları biraz arka plana attığını görüyorduk. Şu anda gruplar sadece ön plana çıkarılmadı, Facebook’un misyonu ve iletişimi için çok önemli bir konuma geldi. Gruplardaki etkileşim, sağladığı fayda, gerçek hayatla olan bağ ve daha birçok faktör, Facebook’un gelecekte üzerinde durmak istediği alanları oluşturuyor… “Anlamlı etkileşim’in gruplarda olduğunu gördü Facebook, ve iş planı ya da markalardan tutun bireysel kullanıcının hayatına dokunmaya varana kadar bir dizi değişikliğin ilk adımının Londra’daki etkinlikte atıldığını söyleyebiliriz.
(O.Y.): Yazdığınız yazının suda durmaması lazım. İnsanların hayatlarına ne kadar etki edebiliyorsunuz, o önemli. Etkinlik amacına ulaştı tabii ki. Çünkü oraya gittiğimizde, yaptığımız şeyleri anlattığımızda aldığımız reaksiyonlar bizleri de motive etti. Tabii ki biz, profesyonel hayatlarımızdan gelen deneyimle Mide Lobisi’nin kimliğini ve pozisyonunu çok net oturtmuş durumdayız. Bu anlamda birçok grubun çok önünde olduğumuzu söyleyebilirim ama bu ambalajlama kısmı zaten. Asıl paketin içindekiler, tamamen Lobi ’deki dostlarımız tarafından var edildi. Londra’da kıymet gören tarafımız, paketin içindekiler kısmıydı.
(M.A.O.): En son yapılan organizasyonda Avrupa’dan bu işte bir yerlere gelmiş toplam 150 grup vardı. Onlarla bir araya geldikçe hem eksik yönlerinizi görüyorsunuz, hem de yeni fikirler ve tecrübeler ediniyorsunuz. Diğer güzel bir yanı ise şu an Facebook tarafından dinlendiğimizi bilmemiz ve gruplar ile alakalı istediğimiz ortak geliştirmelerin hızlıca hayat geçiriliyor olması. Yapılan mini toplantılar sonrasında grupların yönetimi ile alakalı pek çok yenilikler yapıldı.