Yemeksepeti olarak “Keyif” temasını benimseme kararını neden ve nasıl aldınız? Bu temaya geçiş, markanın genel stratejisiyle nasıl uyum sağlıyor? Genel olarak bu Keyif temanızdan bahseder misiniz?
Yemeksepeti olarak hedefimiz, kategorisinin en sevilen markası olan Yemeksepeti’nin tüketici ile olan duygusal bağını daha da kuvvetlendirmekti. Bu yüzden tüketicilere sunacağımız duygusal faydayı bulmak istedik. İlk önce tüketicilerin kategorimizle olan ilişkisini derinlemesine inceledik. Öncelikle ZMET araştırmasıyla tüketicilerimize online yemek, market ve mahalle esnafından siparişten neler beklediklerini ve kategorideki markaları nasıl gördüklerini sorduk. Bu araştırmada gördük ki, tüketiciler gün içerisinde bunaldıkları ve modlarının düştüğü çok fazla an yaşıyorlar. Bizim kategorimizi kullanmayı ise bu bıkkınlık halini tersine çeviren adeta günün rövanş anı olarak konumlandırıyor ve hatta bu şekilde gün içerisinde dengelerini bulduklarını söylüyorlardı.
Bu içgörü bizim temel çıkış noktamız oldu. Markamızın eğlenceli karakterine uygun bir şekilde marka vaadimizi yeniden yazdık ve “Yemeksepeti sadece siparişlerini değil, keyfini de yerine getirir” dedik.
Marka stratejimiz, pazarın kurucusu olan değerli markamızı hem akıllara ilk gelen hem de en çok sevilen marka olmasını perçinleyerek pazardaki ayrışmamızı daha da güçlendirmek. Yeni iletişim platformumuz “Keyfin Yerine Gelsin”, Yemeksepeti’nin uzun vadeli stratejisiyle de birebir örtüşüyor. Teknoloji yatırımlarımız, hizmet çeşitliliğimiz ve kullanıcı deneyimi odaklı iyileştirmelerimizle yalnızca bir online sipariş platformu olmanın ötesine geçerek, tüketicilerin ihtiyaç duyduğu her an yanlarında olan bir marka olmak istiyoruz.
2024 yılında yaptığımız Neuro araştırmada gördük ki, pazarda en çok ayrıştığımız özelliklerimizden biri cömert bir marka olmamız. Keyifleri yerine getirme konsepti, tepe marka stratejimizi bu açıdan da beslemesi adına stratejik olarak uyumlu bir iletişim stratejisi.
Yemeksepeti olarak kullanıcılarımıza sadece hayatlarını kolaylaştıran ve pratik çözümler sunarak değil, aynı zamanda onların keyif aldığı anları çoğaltarak ulaşmayı hedefliyoruz. Keyif temamız bizim için sadece bir pazarlama stratejisi değil, kullanıcılarımızın hayatlarına nasıl dokunmak istediğimizi anlatan bir marka duruşu. İnsanların anlarını güzelleştirmek, sipariş verdiklerinde sadece karınlarını değil, ruhlarını da doyurmalarına yardımcı olmak istiyoruz. Yemeksepeti olarak bu yeni dönemde kullanıcılarımıza daha fazla keyif sunmak için inovatif çözümler geliştirmeye, yeni iş birlikleri yapmaya ve hizmetlerimizi onların beklentileri doğrultusunda şekillendirmeye devam edeceğiz.
Tüketicilerin yemek ve hızlı ticaret kategorisinden beklentilerini anlamak için hangi yöntemleri kullandınız? Araştırma sonuçları, Keyif temasının belirlenmesinde ne kadar etkili oldu?
Tüketicilerimizin yemek ve hızlı ticaret alanındaki beklentilerini anlamak bizim için her zaman öncelikli bir konu oldu. Çünkü Yemeksepeti olarak sunduğumuz hizmetlerin merkezinde, onların ihtiyaçlarına en doğru ve en hızlı şekilde yanıt vermek var. Bu yüzden tüketici içgörülerini belirlemek ve beklentileri anlamak için sürekli olarak farklı araştırma yöntemlerini kullanıyoruz.
Öncelikle kendi platformumuzdaki kullanıcı verileri bizim için çok kıymetli bir kaynak. Her gün milyonlarca sipariş veriliyor ve bu siparişler bize tüketicilerin tercihleri, değişen alışkanlıkları ve yeni trendler hakkında önemli bilgiler sunuyor. Hangi saatlerde, hangi kategorilere, hangi kampanyalara daha fazla ilgi gösterildiğini anlık olarak takip edebiliyoruz. Ayrıca geri bildirimleri sürekli analiz ederek tüketici deneyimini daha iyi hale getirmek için adımlar atıyoruz.
Bununla birlikte, bağımsız araştırma şirketleriyle çalışarak daha derinlemesine içgörüler elde ediyoruz. IPSOS, Kantar, Futurebright ve ThinkNeuro gibi araştırma şirketleriyle yürüttüğümüz çalışmalarda, tüketicilerin yemek, market ve mahalle esnafından sipariş verirken hangi duygusal ve pratik motivasyonlarla hareket ettiklerini anlamaya çalıştık. Yemek siparişi vermek, tüketiciler için yalnızca bir zorunluluk değil, aynı zamanda gün içinde yaşanan stresli anlara karşı küçük ama değerli bir rövanş anı haline gelmiş durumda. Günümüz koşullarında finansal zorluklar ve yoğun iş temposu, insanların dışarıda sosyalleşmek yerine evde keyifli vakit geçirmeye yönelmesine sebep oluyor. Yemeksepeti olarak gerçekleştirdiğimiz araştırmalarda da, kullanıcıların yemek siparişini sadece karın doyurmak için değil, kendilerini ödüllendirmek, moral bulmak ve günün stresini geride bırakmak için tercih ettiklerini gözlemliyoruz. Yeni marka stratejimiz ‘Keyfin Yerine Gelsin’ de tam olarak bu anlayış üzerine kurulu. Yemek siparişi, gün içinde tüketicilere küçük ama anlamlı keyif anları sunuyor ve onların modunu yükseltmeye yardımcı oluyor.
Tüm bu araştırmalar ve içgörüler, bizim “Keyfin Yerine Gelsin” yaklaşımımızın temelini oluşturdu. Tüketicilerimizin günlük koşuşturmanın arasında kendilerine ayırdıkları anlarda bir nefes almalarını, keyifli bir mola vermelerini desteklemek istiyoruz. Markamızın yeni konumlandırması da tam olarak bu ihtiyaca yanıt veriyor. Sunduğumuz hizmetleri daha da kişiselleştirerek, her siparişin bir keyif anına dönüşmesini sağlamak için çalışıyoruz.
Yemeksepeti olarak tüketicilerimizin beklentilerini anlamak için hem büyük ölçekli araştırmalardan hem de kendi veri analizlerimizden faydalanıyoruz. Ve gördüğümüz şey çok net: İnsanlar, hayatın içindeki küçük keyifleri çoğaltmak istiyor. Biz de bu noktada onların yanında olarak, sadece bir yemek ve hızlı ticaret sipariş platformu değil, hayatlarına keyif katan bir marka olmak için çalışıyoruz.

Araştırmalar size tüketicilerin genel duygu durumları, beklentileri ve davranışları konularında ne gibi bilgiler sağladı? “Keyfin Yerine Gelsin” sloganı, bu araştırma sonuçlarıyla nasıl bir bağlamda örtüşüyor ve tüketicinin hangi duygusal ihtiyaçlarına cevap veriyor?
Araştırmalar şunu gösterdi ki, günün koşuşturmacası, toplu taşımadaki yoğunluk, sınav stresi veya uzayan bir toplantı sebebiyle mesai gibi birçok anda tüketicilerin moralleri bozuluyor. Yani keyifleri kaçıyor. Bu anlarda hayat karşısında yenilmiş ve yorgun hissediyorlar. Bu anları tersine çevirip adeta günün rövanşını almak içinse online siparişi kullanıyorlar. Yemeksepeti tam da burada devreye giriyor, verilen sipariş bir anda tüketicilerin modunu yükseltiyor, yani keyiflerini yerine getiriyor. Bu da gün içerisinde tekrar dengelerini bulmalarına yardımcı oluyor.
Bu nedenle, “Keyfin Yerine Gelsin” sadece bir slogan değil, aynı zamanda insanların Yemeksepeti’yle kurduğu duygusal bağın bir ifadesi. Kullanıcılarımız sipariş verdiklerinde, sadece karınlarını doyurmuyorlar, aynı zamanda kendilerine bir mola veriyor, sevdikleriyle keyifli anlar paylaşıyor ya da zor bir günü geride bırakmanın ödülünü kendilerine sunuyorlar. Biz de bu süreci daha da anlamlı hale getirmek için hizmetlerimizi geliştiriyor, kullanıcı deneyimini iyileştirmek adına yatırımlar yapıyoruz.
Araştırmalar bize gösterdi ki tüketiciler, sadece hızlı ve pratik bir yemek sipariş platformu istemiyor; hayatlarını kolaylaştıran, onlara keyif veren bir marka arıyorlar. Biz de Yemeksepeti olarak, bu içgörüleri merkeze alarak “Keyfin Yerine Gelsin” yaklaşımımızla insanların yaşamlarına dokunan, onları anlayan ve onların ihtiyaçlarına yanıt veren bir marka olmaya devam ediyoruz.
“Söyle Canım” şarkısını yorumladığınız lansman reklamınız da bu süreçte dikkat çekti. Reklam filminizin genel konsepti, kreatif yaklaşımı ve hedeflediği etki hakkında neler söyleyebilirsiniz? Reklamın, Yemeksepeti’nin Keyif temasını ve marka mesajını tüketiciye aktarmada nasıl bir rol üstlenmesini amaçladınız?
“Söyle Canım” şarkısını yorumladığımız lansman reklamımız, Keyfin Yerine Gelsin mesajımızı en sıcak, en samimi şekilde tüketicilerimize ulaştırmak için kurgulandı. Bu reklamda, online siparişin günün stresli veya yorgun anlarında keyifleri yerine getirdiğini vurgulamak istedik.
Bu fikri bulduğumuzda prodüksiyon sürecine girmeden önce yapay zeka ile reklam filminin bir ön versiyonunu oluşturduk ve performansını ölçmek için KANTAR ile test ettik. Burada hem marka bağlantısı hem de beğenide Türkiye normlarının üzerinde bir performans sergilediğini gördük. Özellikle yapay zeka destekli planlama ve test süreçleri sayesinde, içgörülerimizi en doğru şekilde değerlendirerek normun çok üzerinde bir etki yaratmayı başardık. Bu güvenle de tüm içerikleri iyi bir prodüksiyonla hayata geçirdik. Hem şarkının taşıyıcı gücünü kullandık hem de keyif anlarını doyasıya göstererek tüketicide heyecan yaratmayı hedefledik.
Bu film, Yemeksepeti’nin herkesin hayatına keyif katan bir marka olduğunu anlatan bir hikaye. İzleyicilerin kendilerinden bir parça bulduğu, içten ve neşeli bir filmle Keyif temasını güçlü bir şekilde sahiplendik.
Lansman sonrası iletişimde ne gibi yaklaşımlar kullandınız? Bahar dizisi entegrasyonu gibi çalışmalar kampanya mesajının yayılmasında ne kadar etkili oldu?
Lansman sonrası iletişimde Keyfin Yerine Gelsin mesajını sadece bir reklam filmiyle sınırlı tutmadık; tüketicilerin günlük hayatına dokunan, onları yakalayan farklı platformlarda ve iş birliklerinde aktif olduk.
Açık havada yemek yerken keyfinin yerine geldiği doğal anları yakaladığımız fotoğraflarla hem duvar, metro giydirme, 3D ekranlar gibi daha özel alanları kullandık hem de ulaşım içi ekranlar ve raketlerle birçok noktada tüketicilere keyif mesajını verdik. Radyoda ise şarkının gücünden faydalanarak birçok özel içerik ürettik.
Özellikle Bahar dizisi entegrasyonu, kampanyamızın etkisini güçlendiren önemli adımlardan biri oldu. Bahar, geniş bir izleyici kitlesine hitap eden, duygu yüklü ve samimi hikayesiyle insanları ekrana bağlayan bir dizi. Yemeksepeti olarak, bu dizide yer almak, markamızın samimiyetini ve günlük hayatın bir parçası olma misyonunu daha güçlü şekilde pekiştirdi. Dizideki sahneler aracılığıyla, Yemeksepeti’nin tüketicilerin hayatındaki yerini doğal bir akış içinde gösterme şansı yakaladık. Dizideki entegrasyonun marka sağlığına olumlu etkilerini IPSOS ile yaptığımız marka sağlığı araştırmasında gördük. Hem akla ilk gelen marka olma hem de yakınlık skorlarımızda diziyi izleyen tüketicilerimiz, markamıza çok daha yüksek skorlar verdi.
Bunun dışında, dijital ve sosyal medya kanallarında kullanıcılarımızın Keyif temasını birebir deneyimleyebileceği interaktif içeriklere ağırlık verdik. Influencer iş birlikleri, kullanıcıların anlık keyiflerini paylaşmalarını teşvik eden sosyal medya kampanyaları ve uygulama içi özel indirimler gibi dokunuşlarla lansman sonrası iletişimi sürekli dinamik tuttuk.
Sonuç olarak, Yemeksepeti’nin Keyif temasını sahiplenmesi ve tüketicilerle duygusal bir bağ kurması, bu stratejik iletişim hamleleriyle daha geniş kitlelere ulaştı ve marka algımızı güçlendirdi.
Önümüzdeki dönemde Keyif teması çerçevesinde ne tür kampanya ve iletişim çalışmaları planlıyorsunuz? Bu tema, uzun vadede Yemeksepeti’nin marka stratejisinin merkezinde yer alacak mı?
Keyfin Yerine Gelsin yaklaşımı, Yemeksepeti’nin uzun vadeli marka stratejisinin merkezinde yer almaya devam edecek. Önümüzdeki dönemde bu temayı sadece reklamlarla değil, kullanıcı deneyimini birebir zenginleştiren kampanyalar ve iş birlikleriyle destekleyeceğiz.
Özellikle kişiselleştirilmiş kampanyalar, kullanıcıların günlük rutinlerinde keyifli anlar yaratmalarına odaklanacak. Kullanıcı alışkanlıklarını analiz ederek onların en çok sipariş verdiği anlarda özel sürprizler, avantajlı teklifler ve sadakat programları sunacağız.
Ayrıca dijital ve sosyal medya entegrasyonunu daha da güçlendireceğiz. Tüketicilerin kendi keyif anlarını paylaşabilecekleri interaktif kampanyalar, içerik üreticileriyle iş birlikleri ve popüler kültüre entegre olacak projeler üzerinde çalışıyoruz.
Yemeksepeti olarak sürdürülebilirlik konularına da önem verdiğinizi biliyoruz. Bu alanda ne gibi çalışmalarınız var?
Yemeksepeti’nde, operasyonlarımızın çevre üzerindeki etkisini en aza indirmek ana önceliklerimizden birini oluşturuyor. Sektör lideri olarak, bütünsel düşünerek tüm teslimat ekosistemimiz için çözümler geliştirmeye çalışıyoruz. Özellikle operasyonlarımız ve platformumuz sonucunda yayılan sera gazı emisyonlarını dengelemeye özen gösteriyoruz.
Bu doğrultuda, ofisimizde enerji verimliliği, su tasarrufu ve geri dönüşüm uygulamalarını hayata geçirerek ikinci kez WWF Yeşil Ofis Sertifikası almaya hak kazandık. Kağıtsız ofis dönüşümü ile dijitalleşmeyi artırarak kağıt tüketimini minimuma indirirken, geri dönüşüm ve atık yönetimi konusunda çalışanlarımızı bilinçlendiren programlar düzenliyoruz. Bununla birlikte, uzun zamandır Yemeksepeti uygulaması içerisinde yer alan ‘Plastik çatal bıçak istemiyorum’ seçeneği ile, tüketicilerin de bu konudaki farkındalığını artırıyoruz. Geçen yıl siparişlerimizin %94’ünde bu seçenek kullanıldı.
Karbon ayak izimizi azaltmak için 3 yıldır Sürdürülebilirlik Akademisi ile çalışıyor ve sera gazı emisyonlarımızı sıfırlıyoruz. Ayrıca, Yemeksepeti Market depolarımızdaki son kullanma tarihi yaklaşan ürünleri, Yenir aracılığıyla tüketicilere ulaştırarak gıda israfının önüne geçiyoruz. Üye restoranlarımız ve kullanıcılarımızın desteğiyle sıcak yemek bağışlarını teşvik eden projeler hayata geçiriyoruz.
Sürdürülebilirlik bizim için sadece çevresel değil, toplumsal bir sorumluluk da taşıyor. Afet bölgelerindeki üye restoranlarımızı desteklemek için pek çok çalışma hayata geçirdik. Ayrıca, teknolojiyi daha sürdürülebilir bir gelecek için kullanıyor, lojistik süreçlerimizi optimize ederek enerji tüketimini azaltıyor ve otonom teslimat robotlarımızla çevreci çözümler geliştiriyoruz. Yemeksepeti olarak, sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket ediyor ve sürdürülebilir bir gelecek için üzerimize düşeni yapmaya devam ediyoruz.