Dijital İçerik Pazarlaması Hakkında 4 Madde

ds-damat

Dijital içerik pazarlanmasının, interaksiyonun ve erişimin öneminden bahseden bir girizgah yapmayacağım. Son yıllarda erişimin interaksiyondan daha önemli olduğunu savunan fikir önderlerine yer yer katılıyor yer yer katılmıyorum. İçerik pazarlamasının belirli global örneklerle ilişkilendirilip stratejiye dökülmesinden ziyade pazar dinamiklerine ve değişkenlere göre şekillenmesinin her zaman geçerli bir adım olduğunu savunuyorum. Elbette ki global trend ve kullanıcı davranışları raporları yerel pazardaki içerik stratejimizi hatırı sayılı ölçüde etkiliyor olacaktır ama tüm iletişim stratejimizin sırtını buna dayamak bizi gerçekten şu ünlü deyime ulaştırabilir. ‘’Müslüman mahallesinde salyangoz satmak’’

Dijital içerik pazarlamasının genel yargıları ve sonuçlarına istinaden birkaç madde ile bu konudaki görüşlerimi iletiyorum.

Çok İçerik Bazen Hiç İçeriktir

Sosyal medyaya markaların girişleri, bu konunun profesyonellerinin sahneye çıkması (çok yakın tarihte ve kaygan bir zeminde) ile markaların biz de yapalım diyerek girdikleri sosyal mecralarda en çok karşımıza çıkan durum ‘’içerik kaosu’’ oldu. Hatırlayın ne yaptığını bilmeden günde 10 içerik paylaşan bir salça markası ile sosyal medyada olması gerekiyor mu sorusuna cevap vermeden sosyal medya hesabı açan hırdavatçılarla doluydu etrafımız. Daha algoritmayı, içeriğin neden varolması gerektiğini anlatamadan ajans ve marka ilişkileri sürekli bir deneme yanılma yoluna girdiler ve sonuç dondurulan hesaplara kadar vardı. Sokak aralarında açılan nice sosyal medya ajansı komşusu olan kebapçının Facebook postlarını girmek için ayda hatırı sayılır ya da sayılmaz paralar talep etti ve denedi. Sosyal medya daha kendi satış stratejisini oturtmadan pek çok iyi niyetli marka (küçükten büyüğe) mecralardan medet umdu ve günden güne önce ajansına sonra mecranın kendisine küsmeye başladı. Bu konudaki dip notumuz şu: ilk olarak marka hedeflerinizi belirleyin ve sonra er meydanına çıkın.

İçerik Başka Markalarda Beğendiğiniz Janjanlı Gif’lerden Oluşmak Zorunda Değil

İçeriğiniz sizi anlatır. Tabir-i caizse tüketicinin gözünde sizi bir kefeye koyar. Size ait olmayanı sahiplenemeye çalışmanız sizi mış gibi olmanızdan öteye geçirmeyecektir. Araba aküsü satan bir marka iseniz takipçilerinize kinoa salatası nasıl yapılır anlatmanıza gerek yok. Ya da tatilini geçirmek istediğin ülke hangisi durdur öğren gibi bir gif’le takipçilerinizin zekası ile oynamanıza hiç gerek yok. Konuştuğunuz içerik ile markanızı ilişkilendiremediğiniz her durumda ne yaptığınız tam olarak anlaşılamaz ve sizi arzuladığınız hedef kitlenin yakınına bile yaklaştırmaz.

İçeriğin Bir Amacı Olmalı

Buna ister duygu pazarlaması deyin isterseniz de lifestyle content. Yayınladığınız içerik markanızın genel stratejisine uyum sağlamıyorsa vakit kaybediyorsunuz. Artık iyi Pazarlar, İyi Haftalar içerikleri dünün hamleleri olarak hafızalarımıza kazınıyor. Tüketiciyi ya da takipçiyi bir neden yokken sosyal medyada oyalamak sizi iyi birer iletişimci yapmıyor. Aksine yapılan iletişimin kalitesi ve amacı günden güne düşüyor ve siz yine nakit ve vakit kaybediyorsunuz.

Ölçümleyin Ve Yeniden Şekillendirin

Bizim yeğenin bir arkadaşı bakıyor hesaplara” devrini geride bıraktığımızı düşünüyorum. Yıldan yıla profesyonelleşen bu sektörün oyuncularını seçerken bunu da deneriz motivasyonunda vazgeçin. İçerik stratejinizin geri dönüşlerini rasyonel bir tutumla incelemek ve alınan sonuçların markanın o dönemdeki iletişiminde nerede durduğuna özen önem vermek alınacak doğru kararların başında gelecektir. Kendi tecrübemce söyleyebilirim ki çervevesi belirlenmeyen ve geri dönüşleri ölçümlenmeyen her içerik iletişimi, yaratıcısı, sahibi (marka) ve tüketicisiyle birlikte anlamlandırılamıyor ve sadece süreç kaybına yol açıyor. İçeriğin ölçümlenmesindeki parametreler (beğeni, paylaşım, yorum ve satış) elbetteki markanın içeriğin karşısında kullanıcıya sunabildiği alt yapılar ile doğru orantıda ölçümlenebiliyor. E-ticaret yapmayan sadece sosyal medya hesaplarından ürün gamı üzerinden iletişim yapan bir markanın beklediği nihai sonuç perakende alanında satış beklemektir. Peki ya bu satış işlemine yönlendirmek için iletişimci içeriği nasıl kurgulamalıdır? İşte bu noktada kullanıcı dönüşleri oldukça önem kazanıyor. Ölçümleme parametrelerinden çıkan alt metinler ürünün (markanın) gelişimi ve iletişimindeki süreçleri doğrudan etkiliyor. Kısacası dijital mecralarda yapılan her iletişimin bir geri bildirimi olduğu gibi bu geri bildirimlerinde değerlendirilmesi iletişim şemamızda oldukça önem teşkil ediyor. Bugün pek çok markanın el altından yaptığı WOMM (Word of Mouth Marketing) yani ağızdan ağıza pazarlama işte bu yukarıda belirttiğim süreçlerin birer aksiyona dönüşmesi için oluşturulmuş bir kavram. Buna ister bir blog ile dahil olunabilir istenirse de Burcu Esmersoy’lu bir ınstagram postu ile. Buradaki dip not ise: Dinleyin

Çıkarımlar

İçerik nehri oluşturmak sizi ve hizmetinizi anlatıyor demek değildir

İçeriğin markanızla bütünleşmemesi sadece kafa karışıklığı yaratır

İçeriğinizin bir anlam teşkil etmemesi yaratmaya çalıştığınız iletişimi baltalayabilir

İçeriği akan bir nehre bırakmak yerine geri dönüşlerini ölçümlemek ve yeniden planlamak size kaybedilen zamanı geri verebilir.

Tchau!

6 yorum
    1. Bu çok değerli kaynakları bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim Niyazi Bey.

  1. Soru ve cevaplarla hedefi ve mecrası belirlenmemiş bir sosyal içerik pazarlaması kullanıcıların duvarına sadece genel kültür bilgisi ya da malumat olarak düşecektir. Tasvirleri gayet şık bir yazı olmuş

    1. Size kesinlikle katılıyorum. Güzel düşünceleriniz için çok teşekkür ederim

Gültekin için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir