“Bu kadar uzun yaşayacağımı bilseydim, kendime daha iyi bakardım.” Eubie Blake, 96 Estetik kaygılarımız ve güzelleşme çabamız tarih boyunca var olmuş ve artmaya devam etmiştir. Güzellik sektörü deyince akla kozmetik ve cilt bakım ürünlerinden artık çok daha fazlası geliyor çünkü günümüzde “wellness” denen bir kavram gelişmiştir. Güzellik sağlıkla bütünleşince sektörde çok daha geniş fırsatlar karşımıza çıkmaktadır.
Bilimin geldiği son noktada yaşlanma sürecinin yavaşlatılabilir olması, uzayan yaşamın sağlıklı bir şekilde geçirilmesini gündeme getirmiştir. Geleceğin trilyon dolarlık pazarı wellness “iyi yaşam ve iyi yaşlanmak” olarak tanımlanabilir. İyi yaşam günümüzde herkesin ulaşmak istediği bir amaç olarak karşımıza çıkıyor. Kişinin beden ve ruhen iyi yaşam standartlarına ulaşması ve bu standartları sürdürmesi bulunulan çağ ve çevre koşulları dolayısıyla ne yazık ki dışarıdan müdahaleyi de beraberinde getiriyor.
İnsanların besin takviyesi, egzersiz programları, fitness koçları, alternatif tıp ve anti-aging terapileri, kozmetik dermatoloji ve kişisel bakım ürünleri konusunda daha fazla para harcamaya başladıklarını görüyoruz. Bu konuyu biraz daha derin araştırdığımızda şu inanılmaz sonuçla karşılaşıyoruz: Genel anlamda güzellik sektörünün büyüklüğü 200 milyar dolar civarında! Bir bakış açısı oluşturması açısından giyim sektörünün ciro olarak üç katı büyüklüğü denilebilir. Sadece yüz cilt bakım ürünleri bile küreselde 20 milyar dolarlık bir kategoriye sahiptir. Bu inanılmaz büyük bir ekonomik fırsat demektir. Özellikle genç nüfusun kişisel bakım ve sağlıklı yaşama yönelmesi bu talebi sürekli arttırmaktadır. İşin özü herkes güzel ve sağlıklı olmayı amaçlamaktadır.
Kozmetik pazarının Türkiye’deki büyüklüğü 3 milyar dolara ulaştı. Genelde eczanelerde ve özel kliniklerde satılan bu ürünler son dönemde Türkiye’de de hızlı bir büyüme sürecinde. Yapılan yasal düzenlemelerin bir sonucu olarak ilaç kar marjlarının da düşmesiyle eczacılık sektörü bu alana yöneldi. Pazardaki yeni trend ise tedavi edici özelliği bulunan ancak ilaç gibi yan etki yaratmayan dermokozmetik ve anti-aging etkiler sunan ürünler oldu.
Türkiye’de dermokozmetik pazarının her yıl en az yüzde 10 civarında büyüyeceği tahmin edilmektedir. Fransız L’oreal, özellikle Vichy, La Roche Posay gibi markalarıyla Türkiye’de dermokozmetik pazarının oluşumuna öncülük etti. Yine Fransız Pierre Fabre ise, 2003 yılında Eau Thermale Avene markasıyla Türkiye pazarına girdi. Dünyanın önde gelen kozmetik ve dermokozmetik şirketleri Türkiye’de genellikle kendileri operasyonlarını yönetseler de birçok yabancı marka distribütörleri kanalıyla oyunda yer alıyor. Aynı zamanda ürün müdürü olarak görev aldığım Lotis Pharma 2005 yılından beri NeoStrata, Hamilton gibi dermokozmetik alanında kendi alanında uluslararası 6 lider firmanın ürettiği yaklaşık 450 ayrı ürünü ithal ediyor. Dermokozmetik sektöründe yerli markalar da son yıllarda yarışa katılmaya başladı. Cosmed, Dermotek, Biota gibi yerli markalar sadece yurt içi talebi karşılamak için değil, ihracat için de yatırım yapmaktadır.
Ancak dermokozmetik ürünler gibi, yüksek marjlı, hızla büyüyen ve verimi yüksek işlerde en büyük dezavantaj kesinlikle çok fazla tercih seçeneğinin olmasıdır. Bu sektörde yapılan harcamaları çoğunlukla kadınlar kontrol ettiğinden şirketler kadınlara hizmet ederken veya satış yaparken çok dikkatli olmaları gerektiğini anlamalılar. Şu zamana kadar pazarlama yönündeki uğraşlarının sınıfta kaldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Birçok kadın küresel ölçekte yetersiz hizmet kalitesi görüyor, toplum içerisinde daha az değer veriliyor, iş hayatlarında arka planda kalıyor, bazen hafife alınıyor ve cinsiyet ayrımcılığına maruz kalıyorlar. Kadınların firma yüzü gibi sahada tanıtım temsilcisi olarak konumlandırılıp erkeklerin yönetim ve üst düzey yöneticilikte baskın olmaları, bu sebeple aslında kadınların ne istediklerini tam olarak anlayamamaları ve ürünler konusunda kararsız davranmaları da ele alınması gereken apayrı bir konudur. Bu sektörün ilerleme kaydedebilmesi için en önemli ihtiyaç ise yatırımdır. Devletler bu konulara ilgi duymaz ve desteklemezse, büyük fonları yöneten şirketler araştırma ve geliştirmeden uzak bir şekilde, kısa sürede kar elde etmeye bakarsa bu endüstri güvenirliğini zamanla kaybedebilir. Değerli bilim insanlarının ufuk açan çalışmalarının yanında yatırım yapabilen cesur girişimcilerin rolü bir o kadar büyüktür. İnsanoğlunun gençlik ve güzellik tutkusu ise bu yeni ve heyecan verici pazarın kriz dönemlerinde bile büyümeye devam edeceğini garanti etmektedir.