‘’Vizyon Koleji Gururla Sunar’’
Bu cümleyi yazarken büyük bir film şeridi geçti gözümün önünden; ışıklı bir sahne, meraklı gözlerle sahneye bakan, büyük bir salon dolusu elleri alkış tutan insanlar… İşte böyle durumlarda kelimeler yetersiz kalıyor çoğu zaman… Neyse ki biz bunu yaşadık, şimdi de dilim döndüğünce anlatacağım.
Özelden genele giden bir anlatımla bu yazımda kendi iş yerimden başlayıp hepinizin iş yerlerine köprü kurmak niyetim… Samimi olmak ve objektif olmak her şeyden öte burada faydalı şeyler sunmak kendi kendinizi yazarken bilhassa daha zormuş. Kısa bir röportajla kurumsal şirketlerde başarı ve mutluluğa açılan kapının arka yüzünden bahsedeceğim. Ama öncesinde Vizyon Koleji Yönetim Kurulu Başkanımız Sn. Abdulkadir Özbek’ten bahsetmek istiyorum. Eskiden her evin yanında genellikle büyük boş arsalar olurdu, binanın arsaya dönük boş bir cephesi olur ve mahallenin çocukları genellikle orada saklambaç ya da top oynarlardı. Genellikle ev sahibi de bu durumdan hiç hazzetmez çocukları kovardı. (Gidin oynayacak başka yer mi yok?) Aslında yoktur, çünkü oyun oynadığınız yer çok önemlidir, binanın yan cephesinin boş olması önemlidir, oynadığınız yerin oyununuza uygun zemin olması önemlidir. Çünkü bir oyundan keyif almak istiyorsanız oyunda başarı yakalamak, bilakis bu başarıyı yakalarken de mutlu olmak çok önemlidir. Oyun büyük hayal dünyanızın küçük yansımalarıdır. Çünkü hayal dünyanızda milyonlarca yansımaya yer vardır. Aslında Abdulkadir beyden tamda burada bahsetmek istiyorum; kendisi bize büyük bir arsa verdi elimize de bir top. Bu arsa sizin bu topta, oynayın dedi. Bu oyunu kurumsal hayatımıza uyarlamaya başladığımız an aslında bunun bir oyun olmadığını, ciddi bir süreç olduğunu ve bizim bu süreci oyunsal çalışmalarla çok keyifli hale getirdiğimizi gördük. Elbette ki tek katkısı keyif almak değildi bu sürecin, oluşturduğumuz gruplarla farklı günlerde yaptığımız toplantılarda onlarca yeni fikir çıktı ortaya, beyin fırtınaları yaptık, araştırdık, okuduk, uyarladık, Excel’in dışına çıktık PowerPoint belki de rutinimizin dışında bir uygulama iken birbirinden farklı sunumlar yaparken bulduk kendimizi. Ortaya müthiş çalışmalar çıktı. İçimizde olan ama günlük yaşantımızda hep bastırdığımız hayal dünyasındaki küçük yansımalar bu çalışmadan sonra yüzeye çıktı.
Çalışan tarafından baktığım zaman, biz bu çalışmayla;
* Kendimizi değerli hissettik.
* Motive olduk.
* İçimizde olan ama açığa çıkartamadığımız yönlerimizi keşfettik.
* Duygu ve düşüncelerimizi, istek ve beklentilerimizi farklı bir dilden ifade edebilme olanağı bulduk.
* İşimize bakış açımız her zamankinden daha istekli oldu.
* Belki de hepsinden daha önemlisi inovatif düşünceye sahip bir şirkette çalışmak içimizde çok daha fazla heyecan uyandırdı.
Şirketin çalışan bir bireyi olarak ben bunları hissettim. Bunları tasarlayan, düşünen uygulamayı başlatan kişi olarak da Sn. Abdulkadir Özbek’in de düşüncelerini almak istiyorum.
> Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Hacettepe Üniversitesi İktisat bölümü mezunuyum. Bankacı olmak için iktisat okudum. Daha kaliteli bir bankacı olmak içinde kendimi geliştirmek adına hızlı okuma, hafıza, hitabet, beyin dili programlama gibi kişisel gelişim kurslarına katıldım. Artık bu saatten sonra benim hayatım değişti. Bu eğitimleri aldığımda üniversitelerde, okullarda bunların gösterilmediğini fark ettim ve insanın iş hayatında işini bu kadar kolaylaştıran eğitimler varken okullarda bunların gösterilmemesi sebebiyle üniversitede önce bir öğrenci kulübü kurdum. Kişisel gelişim kulübü. Sonrasında da Personal Development Academy (Kişisel Gelişim Akademisi) isminde 3. Sınıfta okurken bir eğitim danışmanlık şirketi kurdum ve o an itibariyle ben eğitim sektöründe devamlı olarak kalmaya karar verdim. Bankacılık hayalinden vazgeçtim. Sonra üniversiteyi bitirdim. Bu süreçte kendimi de yetiştirerek hızlı okuma hafıza uzmanı olarak okullara ve dershanelere eğitim vermeye başladım. Oralara gittim kurslar düzenledim, onun ardından üniversitelere gitmeye başladım, üniversite etkinlikleri yaptım. Sonra dedim ki madem eğitimci olacağım bu alanla ilgili en azından yüksek lisans yapayım Ankara Üniversitesinde İnsan Kaynakları Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı alanında yüksek lisans yaptım. Sonra işletme doktorasına devam ettim. Sonrasında eğitimleri verirken Türkiye’yi gezme şansım oldu. Türkiye’nin 81 ilinde eğitim verdim,103 tane üniversitede konferans verdim ve bundan dört yıl öncede okul açmaya karar vererek bu sektörde farklı bir iş daha yapmaya başladım. Dört yıldır da okul işletiyoruz. Vizyon Kolejlerini kurduk.
> Son dönemlerde oyunlaştırma ekip çalışmalarında oldukça sık görülen bir metot ve kurumsal şirketler kurumsal eğitimler tercih ederken genellikle oyunlaştırma tercih ediyorlar. Sizin bu tercihi yaparken düşünceleriniz nelerdi? Ve çalışmadan sonra çıkan sonuç sizin düşünceleriniz ya da beklentilerinizle bağdaştı mı?
Bu Fish etkinliğini yaparken benim amacım kurumdaki her çalışanın fikirlerini alarak daha keyifli bir çalışma ortamı oluşturulmasına katkı sağlamaktı. Çünkü hepimiz evimizdeki aile mensuplarımızdan daha fazla burada birbirimizi görüyoruz ve bu çalışma neticesinde istedim ki insanlar düşüncelerini rahat bir şekilde aktarsınlar, bunu bir gösteri havasında oyun havasında yapsınlar, daha fazla motive olarak bu işe yaklaşsınlar. Anket yapılarak da yapılabiliyor bu tür fikir almalar ama çok sıradanlaşıyor o zaman, zevkli olmuyor. Burada bütün çalışanlar bu etkinlikle belki de hayatlarının en eğlenceli iş gününü geçirdiler, bende aynı şekilde çok eğlendim. Şimdi orada paylaşılan uygulamaları tek tek değerlendirerek devreye alıyoruz. Benim beklediğimden de çok daha iyi bir sonuçla da karşılaştım. Bütün çalışanlardan, aldığım geri bildirimler çok olumlu yönde. Herkes çok mutlu olduklarını, bunları ifade etmenin kendilerini çok değerli hissettirdiğini söylediler. Bu bakımdan bence hedefimize ulaştık ilk aşamada.
> Aslında çok klasik bir soru olacak özellikle işe alımlarda sıkça sorulur ama ben biraz daha farklılaştırıp sormak istiyorum. Yapılan bu inovatif çalışmalar sonucu olmak istediğiniz yer neresi? Nasıl bir şirket profilinin sizi tamamlayacağını düşünüyorsunuz?
Benim hayalim bir öğretmenin hayalindeki okul olmak, yani özellikle çalışan mutluluğuyla çok ön plana çıkmış, insanların çalışmak için can attığı ve çalışanlarında çok mutlu çalıştığı bir okul oluşturmak. Benim hayalim bu. Bunu yaparken bütün bilimsel çalışmalara, son güncel çalışmalara dikkat ederek, özellikle kuşak değiştiği için motivasyon dinamikleri çok değişti, bütün bunlara dikkat ederek eğitim sektöründeki en itibarlı eğitim zincirini oluşturmaya çalışacağım.
> İş hayatınızın başladığı günden bu yana hiç değişmeden ilham aldığınız bir şey oldu mu?
İlham aldığım birçok şey oldu. Hocalarımın birçoğundan ilham aldım, babam mesela bana çok örnek olmuştur iş hayatıyla alakalı. Daha önce çalıştığım ilham veren birçok kişi oldu. Çalışanlarımdan da ilham aldığım olur, güzel bir özelliğini görüyorum onlardan da etkileniyorum bende uygulamaya çalışıyorum. Ama en çok kitaplar bana ilham veriyor.
> Bizlerin hayatında “Balık” kitabıyla faklı bir etki uyandırdınız? Sizin hayatınızda da bu şekilde etki oluşturan kitaplar oldu mu?
Okumuş olduğum iş hayatıyla ilgili kitaplar beni çok etkiliyor. Mesela; ‘’İyiden Mükemmel Şirkete’’ isimli bir kitap okumuştum, o beni çok etkilemişti. Sonrasında bu ‘’Fish’’ kitabı da çok güzeldi, bu kitapta beni çok etkilemişti. Şuanda okulu ‘Mavi Okyanus Stratejisi’ çerçevesinde geliştirmeye çalışıyorum. Daha çok bu tür kitaplardan etkileniyorum diyebilirim.
> Hepimizin kurumsal iş yaşamlarında zorlandığımız birçok faktör olabiliyor? Sizin yaşamınızdan yola çıkarsak bu faktörlere bakış açınız nedir? Ya da siz böyle bir zorluk, sıkıntı yaşadınız mı?
Çok yaşadım. İlk yıllarımda öğrenciyken şirket kurduğumda çok ciddi sıkıntılar yaşadım, maddi olarak da hedeflerime ulaşamadım, o hedeflere ulaşamayınca birçok maddi zararlarla karşılaştım. O zorlu süreçlerin yönetilmesi, yapılandırılması gerekiyordu onlarla ilgili ciddi efor harcadım. Sonraki yıllarda da halen yaşıyorum, her gün birçok durumla karşılaşıyorsunuz. Ama özellikle son zamanlarda bu zorluklarla karşılaştığım zaman önceden çok canım sıkılırdı, üzülürdüm, niye bu böyle oluyor? niye şu böyle oluyor? işte başıma niye böyle bir durum geldi falan.. Sonrasında üst düzey yöneticilik yapmaya başladıktan sonra artık bunu işimin bir parçası olarak düşünmeye başladım, içselleştiriyorsun, normal karşılamaya başlıyorsun. Örneğin; acil serviste çalışan bir doktora, çok ciddi bir şekilde yaralanmış bir hasta geldiğinde morali tekrar tekrar bozulmuyorsa, bu onun işinin bir parçasıysa ve ona o şekilde yaklaşıyorsa, iş hayatındaki zorluklarda bana bu şekilde normal gelmeye başladı. Bütün bu zorlukların her birinde, bu zorlukları aştığım zaman kendimi bir adım daha geliştirmiş hissediyorum. Her birine acaba buradaki problem bana ne mesaj veriyor? Hangi geri bildirimi almam lazım? gibi düşüncelerle yaklaşıyorum. Bu gözle baktığım zaman o problemleri çok daha kolay aşıyorum ve psikolojim de bozulmuyor, daha rahat oluyorum. Onlara seni geliştiren bir unsur olarak bakarsan, kendini geliştirme fırsatı olarak bakarsan mutlu oluyorsun yoksa isyan edersin.
Sektöre farklı bakış açısı getiren insanların olduğunu görmek sevindirici. Farklı bakış açılarıyla yeni nesillere yol gösteren kurumunuz için başarılar dileriz.