Ülke Markalaması ve Futbol

Günümüz küresel ticaretinde tüketiciler maruz kaldıkları bilgi bombardımanında seçici algılama oluşturma yeteneği geliştirmiştir. Piyasa içerisindeki her türlü ürünün kendi kategorisinde olan ya da olmayan tüm ürünlerle rekabete girmek zorunda olması artık ülkelerin küresel piyasalarda pazar payının yanı sıra “zihin payını” da arttırması gerekliliğini ortaya koymuştur. Çünkü algıda seçiciliğin bir yetenek haline gelmesiyle insanların zihninde menşei ülkeyle çağrışım kurabilecekleri zihin payına da gereksinim duyulmaktadır.

Zihin payını arttırmanın da çeşitli yolları vardır. Yaratıcı pazarlamacılar hayatın hemen her alanını kullanarak pastadan daha fazla pay almayı başarabilmektedir. Yaşadığımız popüler kültür çağında öyle bir alan var ki her ülkede hemen hemen her kişiye ulaşması en muhtemel mesaj kanalı:

Futbol sektörü…

200’ü aşkın ülkede 301 bin kulüp ve 250 milyon aktif oyuncusu bulunan dünyanın en ilgi çekici sporu ve en büyük endüstrilerinden biri. İşin ekonomik yönü ele alındığında söyleyecek çok fazla şey var.Bunun dışında oyuna dâhil olan oyuncu, kulüp yada federasyonların karakterlerini ve kendilerini ifade için kullanabilecekleri çok güçlü bir iletişim kanalıdır. Sadece futbol organizasyonlarının içerisinde olmak dahi, reklam değeri artık milyar dolarlarla ölçülebilen halkla ilişkiler ve tanıtım faaliyetlerini gerçekleştirdiğiniz anlamına gelir.

Halkla ilişkiler, kültürün tanıtımı ve pazarlaması gibi fiiller faydasını hemen göstermeyen ancak popüler kültür çağında uzun dönem getirisi olan faaliyetlerdir. Yani futbol deyimiyle oyunun gizli kahramanıdır. Dört yılda bir düzenlenen ve alanının en büyük organizasyonu olan dünya kupaları ise bu çalışmalar için bulunmaz fırsatlardır.

2014 Dünya Kupasının bitmesinin ardından turnuvanın nakdi boyutu –yayın gelirleri, sponsorlar, turizm vb.-bir kenara yitilirse katılımcı ülkelerin sadece oyun yapılarıyla insanlara gönderdikleri muhtemel olan mesajlar üzerine düşündüm. İşte turnuvadan bazı takımlar ile Türk Milli takımının oyun yapısıyla göndermiş olabilecekleri ülke imajı mesajları:

( Bahsedilen oyun yapılarını ülkelerin markaları, faaliyet gösterdikleri sektörler, sosyal ve siyasi imajları ile bağlantılı düşününüz)

Almanya:Kendisini başarıya götürecek sistemi kurup sabırla beklemektedir. Bu arada kurduğu sistemin disiplinini asla bozmayan ve belirsizlikten kesinlikle kaçınan bir oyun anlayışı vardır. Sağlamcıdır. Oyuncular, görevleri dışındaki işlere karışmazlar, sürprizi sevmeyen ve maçın geleceğini planlayan bir yapıları vardır.

Brezilya: Oyun hemen hemen görsellik üzerine kuruludur. Hareketli geçmesi beklenen maçlarında seyir zevki yaşatabilmek genellikle skorun da önüne geçer. Maçlarda futbolcularının fonksiyonel özellikleri, takımın sembolik faydasını yükseltir. Oyuncularının sempatik tavırları her zaman Brezilya milli takımına da sempati duyulmasına neden olur.

İtalya: Hayal kırıklığı yaratan takımlardan. Ancak her zaman oyuncularının fiziksel görünümüyle, yüksek kondisyon ve performansıyla kötü bir jenerasyona sahip olsa dahi diğer takımları korkutan, başarısı her daim beklenen bir ekiptir.

Arjantin: Tam bir lider takımı. Tarihinin önceki bölümlerinde de öyleydi. Ne yazık ki tam 24 yıl önce “Maradona ve Arkadaşlarının” yaşadıkları, “Messi ve Arkadaşlarının” makûs talihi oldu. Kişisel yetenekler üzerine kurulu oyun stratejileri, final maçına kadar taşımasına karşın, bir sistem ve takım oyunu ekibine yenildiler.

Türkiye: Her an sürprizlere açık olmanız gerekir. Hiç beklenmedik zamanlarda büyük zaferlerde alabilir, mahalle takımlarına da yenilebilir. Ancak her türlü durumda taraftarlarına son dakikaya kadar umut verdiği maçların sayısı azımsanamaz. Çöküş sürecine giren ve yerle yeksan olan ülke futbolu her an küllerinden doğup dünya derecesi alabilir. Oyun içerisinde futbolcularının belirli bir uzmanlığı yoktur. Boş olan her alanda oynayabilir. –hücum oyuncusu kaleye geçip ektili kurtarışlar yapabilir ya da savunma oyuncuları hücum oyuncularından çok gol atabilir-

Almanya’dan bir anekdotla bitirelim.

2008 Avrupa futbol şampiyonasında final oynayan Almanya’nın yanında yarı final oynayan bir Türkiye var. Turnuva sonunda derecelere sevinen Alman ve Türk taraftarları gözlemlediklerinde Almanlar, sevinmeyi bilmedikleri ve bundan sonra Türkler gibi sevinmeleri gerektiğini düşünüyorlar ve harekete geçiyorlar. Artık bu tip özel günlerde ve organizasyonlarda önceden ceza nedeni olan fazla ses çıkarma, arabaların camlarından sarkma, yüksek müzik sesi gibi hareketlere ceza yazılmamaya başlanıyor.

Ne diyelim…

Alman kültürünün etkisinde büyüyen bir neslin ardından biz de Almanları bir şekilde etkileyip eğlence kültürümüzü pazarlamayı başarmışız.

4 yorum
  1. Yazıya giriş, yazının bütünlüğü harika. Son verilen Almanya ve İlk verilen Almanya örnekleri çok güzel lakin diğer örnekler biraz daha açılmalı diye düşünüyorum. Bunların dışında kalemine kuvvet. Ağzına yüreğine sağlık. Yeni yazılarınızı sabır ve merakla bekliyorum. Kolay gelsin.

  2. Brezilya Milli Takımı diğer turnuvalara kıyasla gayet antipatik bir görüntü sergiledi. Ancak enteresan bir bakış açısı. İyi bir yazı olmuş

    1. doğru söylüyorsunuz. bekleneni veremediler ve tam bir hayal kırıklığıydı brezilya. tabi takım olarak marka kişiliklerinin değerini de düşürmüş oldular. ancak büyük markalar krizlerden büyüyerek çıkar. önümüzdeki turnuva brezilya için bir kırılma noktası niteliğinde olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir