Teknolojik Gelişimler Mutluluk Hissini Geri Planda mı Bırakıyor?

Teknolojinin hayatımıza girmesi ile klasik pazarlama yerine artık dijital pazarlamadan bahsetmeye başladık. Hatta bu alanda şirketlerde pazarlama birimlerinin altında yeni meslek grupları oluştu, üniversitelerde yeni bölümler açıldı. Dijital pazarlamanın altında neler var diye kısaca inceleyecek olursak sosyal medya pazarlamasından, SEM-SEO pazarlamasına, e-mail pazarlamasından, içerik pazarlamasına kadar hepsinden söz edebiliriz. Son zamanlarda endüstri 4.0 ile yapay zeka programları geliştirilerek “customer journey map” yani müşteri yol haritası diye bahsettiğimiz bir kavram ortaya çıktı. Aslında tüketicilerin markaya dokunduğu andan itibaren attığı tüm adımları ve geçeceği yolları analiz edebilen bir plan.

Ben tüm bunları konuşup tartışırken atladığımız bir nokta olduğunu düşünüyorum. Tüketiciler o markayı kullanırken veya hizmet alırken ne hissediyor? Daha doğrusu markaların bunu ne kadar önemsedikleri konusunda endişelerim var. Tüketicilerin marka ile duygusal bağ kurabilmeleri ve markanın ürünü veya hizmetini alırken mutluluk hissini yaşayabilmeleri kısmında sanki atladığımız noktalar olduğunu düşünüyorum. Dijital pazarlama sayesinde kullanımı daha çok artan analitik yaklaşımımızın aslında tüketicileri “mutlu etmek” kavramından uzaklaştırmaya başladığı görüşündeyim. İnsanoğlunun varoluşuyla birlikte arayış içinde olduğu “mutluluk” günümüzde yaşanan değişmelerle aranan bir kavram haline geldi. Aslında markalar stratejilerinin temeline “mutluluk” kavramını yerleştirerek tüketicileri hızlı tüketmeye değil de onları tatmin etmeye yönelik stratejiler sunabilirler.

Fakat belirtmek istediğim markaların sadece mutluluk temasını sahiplenmesi değil sunulan ürün veya hizmetin sonucunda tüketici ile kurdukları duygusal bağ ve o markayı kullanmış olmanın tüketicide oluşturduğu “iyi his” tüketicinin kendini iyi hissetmesi, mutlu olması olmalıdır.

Tüketicilerin artık kalbiyle düşündüğünü ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin satın alma kararlarının içinde duygusallık olduğunu unutmamak gerek diye düşünüyorum. Yapılan yatırımlar tüketicinin kalbine yönelik olursa ve bu hisler iyi yönetilirse oluşan algının sonucunda tercih edilen, sevilen marka olmak özellikle gelecek dönemlerde büyük rekabet avantajı sağlayacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir