Nokia’nın Düştüğü Tuzağa Apple da Düşer mi? iPhone’da Kamera Devrimi Nereye Kadar?

damattween

Dün yani 12 Eylül’de Apple yeni iPhone modellerini tanıttı. Yeni modeller iPhone Xs, iPhone Xs Max ve iPhone Xr olarak belirlenmiş. Bu üç model her zamanki gibi üstün kamera ve çekim teknolojileri ile donatılmışlar ve her sene olduğu gibi, bir sene sonra pabucu dama atılacak bu yeni özellikler, profesyonel fotoğrafçılığı da etkileyecek büyük gelişmeler olarak tanıtıldı.

iPhone Xs ve iPhone Xs Max modellerinin teknik özellikleri

Apple yönetiminin kendi ifadesine göre, iPhone kamerasında gelinen son nokta yapay zeka ve motor öğrenme sayesinde profesyonel fotoğrafçılık ve video sektörünü etkileyecek. Fotoğrafı çektikten sonra bile yapılabilen f/stop ayarı, HDR tekniğine getirdikleri yeni yorum bunları mümkün kılıyor gibi gözüküyor.

Apple ayrıca fotoğrafçılıkla profesyonel olarak ilgilenmeyenleri bir profesyonel terimle tanıştırdı: Bokeh. Bokeh basit bir ifadeyle odaklandığınız objenin net, kadraj içindeki diğer yerlerin ise flu olmasını sağlayan bir teknik. Bu tekniğe göre lensinizin diyaframı ne kadar açık olursa netlediğiniz alan dışındaki yerler o kadar flu oluyor.

“Bokeh” örneği

Çok teknik konulara girmek istemiyorum fakat cep telefonu kameraları bu “bokeh” etkisini doğal olarak yaratacak lens büyüklüklerine sahip olmadıklarından Apple bu konuya yazılımsal bir çözüm getirmiş. Photoshop ya da benzer bir yazılımla kendiniz de yapabileceğiniz bir işlemi telefon yazılımıyla otomatik olarak kendisi yapıyor. Dahası siz iPhone cihazınızla fotoğraf çektikçe yazılım belli detayları öğrenerek daha iyi sonuçlar veriyor.

İşin sistemini en basit haliyle anlatmaya çalıştıktan sonra gelelim asıl mevzumuza. Son kullanıcı bu özelliklerin ne kadarını randımanlı bir şekilde kullanabilecek? Profesyoneller bu özelliklere ne kadar itibar edecek? Bir sene sonra atıl kalacak bir teknoloji bu kadar köpürtülmeye değer mi? Bu sorular böyle uzar gider aslında. Biz bu soruların ortalamasını alarak tek bir soru soralım; Bir telefonda bu kadar gelişmiş bir kamera sistemine gerek var mı?

Yıllar önce Nokia dünyanın en çok satan telefon markasıyken basit bir hataya düştü ve çoğu modelinde kamerayı en temel özelliği olarak baz aldı. “Megapixel” kavramını son kullanıcının hayatına sokarak diğer markalarla rekabetinin bir aşamasını bunun üzerine kurdu. Yetmezmiş gibi Lumia serisiyle küllerinden doğmaya çalışırken de aynı hataya bir kez daha düştü ve 40 megapiksel gibi profesyonel fotoğraf makinelerinde bile az rastlanır bir teknik özelliğe sahip bir model çıkardı. İnsanlara bu modeli sorduğunuzda size “40 megapiksellik model” olduğunu söyleyeceklerdir ama model adını sorduğunuzda “Lumia 1020″ olduğunu söyleyebilecek çok az olacaktır.

Gelişen kamera özelliklerinin müşteri tarafında can alıcı bir özellik olduğu kendi kanaatimce tartışılır. Bunu söylememin sebebi ise bir telefonu satın alma kararında diğer teknik özelliklerin, kullanışlı arayüzün ve tabi en önemlisi fiyatın kameradan daha önce geldiği gerçeği.

RED markasının Hydrogene One modeli

LG’nin telefon ürün gamındaki V serisi, gelişmiş kamera ve çekim özellikleriyle fotoğraf ve video ile ilgilenen kullanıcılara özel bir segment. Keza Panasonic’in de ne telefon ne de kamera segmentinde kendine yer edinebilen hakkı olan ilgiyi görememiş modelleri de mevcut. En önemlilerinden sinema kameraları üreten RED markası kendi akıllı telefon ürününü gecikmelere rağmen piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Bu tarz kendi segmentini yaratmış ve kamera konusunda ayrışmış modeller piyasaya çıkarken Apple iPhone kamerasını tüm kullanıcılarına sunuyor. Böylece oyun segmenti gibi diğer segmentlerle de diğer ürünlerle ana ürünüyle rekabet ediyor. Bu anlayış Steve Jobs’un orataya koyduğu ve başarılı olduğu bir anlayış. Tek bir ürün ile bütün alt segmentlerin ihtiyaçlarını karşılamak zor ama Apple’ın altından kolayca kalkabildiği bir mesele.

Bir yanda kamera odaklı modeller, profesyonel kameralara yakın bir kullanıcı deneyimi ve geliştirdikleri kameraların cebe sığabilecek minyatür versiyonlarını yaratmaya çalışırken diğer yanda Apple iPhone modellerinde yazılım ve yapay zeka yardımıyla basit bir arayüz sayesinde yapmaya çalışıyor. Yani piyasada iki farklı akıllı telefon kamera geliştirme yöntemi var  diyebiliriz. Biri var olanı diğeri ise olmayanı cebimize koyarak aynı sonuçlara ulaşmaya çalışıyor.

Profesyonellikten bahsetmişken gelelim Apple’ın bir başka iddiasına, yani kamera konusunda yaptığı gelişmelerin profesyonellerin dünyasını da etkileyeceğine. Fotoğrafçılar ve kameramanların kendi aralarında bir sözü vardır “en iyi kamera yanında taşıdığındır”. Yani o anda çekmek istediği kareyi yanında taşıdığı kameranın özelliklerine bakmaksızın çekmek ister. Bu söze istinaden iPhone fotoğrafçıların ve kameramanların en iyi dostu oluyor. Çünkü telefon her daim cepte taşınan bir cihaz. Ama başta da bahsettiğim gibi profesyoneller veya amatör olarak ilgilenen kişiler için bu segmentte üretilmiş spesifik ürünler mevcut. RED halen ürününü piyasaya sürmemiş olsa da LG, Samsung veya Panasonic markalarının çok daha kolay ulaşılır modelleri mevcut.

Şu ana kadar iPhone ile çekilmiş uzun metraj filmler ve iPhone ile çekilmiş fotoğraflarla oluşturulan sergiler henüz iki elin parmaklarını malesef geçemiyor. Birkaç fanboy dışında sadece Apple ürünlerini kullanarak belli bir üne ulaşmış fotoğrafçı ya da yönetmen bulunmuyor. Bu bilgilerden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz, Apple iPhone kamerasını geliştirirken hiç bir profesyonel kamera ve lens üreticisiyle partnerlik yapmadığı, kendi dünyasına kapanmış bir şekilde geliştirdiği sürece fotoğraf ve video sektörüne malesef yön veremez.

Apple’ın kamera konusunda asıl düştüğü tuzak son sunumunda kullandığı terimlerden başlıyor. Son sunumda Apple son kullanıcıyı profesyonel fotoğrafçılık terimi olan “bokeh” ile tanıştırdı. Ayrıca lenslerde kullanılan bir terim olan “f stop” terimi de iPhone’larda bu özelliği kullanırken karşımıza her daim çıkacak. Yukarıda bu terimlerden bahsetmeye çalıştım. Muhtemelen Apple bu terimleri kullanıcı deneyimine “yeni havalı” terimler olarak sokmaya çalıştı fakat bu Nokia’nın “megapixel” macerası gibi bir hataya dönüşebilir.

 

Bir yandan son kullanıcının profesyonel sonuçları almasını kolaylaştıran teknolojiler geliştirirken diğer yandan profesyonel terimleri onların hayatlarına sokuyor. Zamanında teknik bilgilerle kullanıcıların kafasını karıştırmak yerine “1000 şarkı cebinizde” kadar basit bir iletişim dili kullanan Apple “bokeh” gibi terimleri kullanarak kullanıcıların işini kolaylaşıyor mu yoksa bir külfete mi dönüşüyor? Bu konuda yorumu size bırakıyorum. Söyleyebileceğim tek şey kimsenin farketmediği bu küçük ayrıntı Apple’ı iPhone konusunda büyük çöküşe götürecek ilk adım olabilir.

Sonuç olarak Apple iPhone modeliyle hem son kullanıcı segmentinde kullanıcıların profesyonel sonuçlara ulaşmasını sağlayıp işi kolaylaştırma amacındayken aslında istemeden profesyonel dünyanın içine çekiliyor hem de aynı ürünle profesyonel ve hevesli amatörlerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken diğer profesyonel ürünlerin kullanıcı deneyimlerinden çok farklı bir yöntem izliyor. Yani aslında kamera konusunda sektörlere yön vermek yerine iki uç segmentin ortasında kendine bir yer ediniyor. Yön verme konusu sadece Apple’ın yarattığı bir illüzyon…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir