Samimi Yalanlar

Uzmanların emin olduğu şey beynin ne yaptığı, ne yapacağı değil.

Reklam sektörünün içinde yıllardır bulunan insanların, asla tahmin etmedikleri patlamaları yaşatan işlere olan şaşkınlığı kadar değişken bir algıdan bahsediyoruz. Kısacası “Artık devir şöyle…” Devri kalmadı.

Vine, Twitter fenomenleri; Youtube videolarında tıklanma rekoru ile tanınan yüzler; çoğu zaman gündelik konuların arasına sıkışan espriler.. İyi haber, insanlar birbirine ulaşma yolunun samimiyetten geçtiğinin farkına vardı. Gerçek olmayan, “…muş gibi” gösterelim konseptinin nasıl suya düştüğünü ve daha da sert eleştirildiğini hepimiz izledik.

Belki de bu konuda en güzel çıkış ödülünü Burger King’e vermeliyiz. Eksikliği kabullenme ve bunu halka açık hale getirme son derece toparlayıcı bir hareket. Açık doğru kapanmasa bile;bu anlaşılana kadar yaratılan merak, piyasaya sürülen yeni ürünü “denenmeye değer” kıldı. Evet, başarılı..

Peki reklamın dilinde samimiyet her zaman kazandıracak mı? Jack Trout, “Differentiate or Die” kitabında diğerlerinin göstermediği bir şeyi göster demek yerine; “Diğerlerinin sahip olmadığı özelliğini keşfet, eğer yoksa yarat.” derken son derece netti. (Bu kitabı bana öneren, aynı zamanda hayatımdaki en özel yerlerden birine sahip olan kişiye tekrar teşekkür ederim.)

Eğer marka ömrünüz bir kaç yılsa, içi boş bir markanın samimiyet dili oldukça kâfi. Fakat bir çok örneği olacağı üzere, bu dilin zirveden dibe indirmesi oldukça hızlı ve acı dolu sonuçlanıyor. Sadece etkilenen ilgili marka olmaz; çevresinde ya da yerine gelecek yepyeni bir oluşum da nasibini alabilir. Bakınız, Aria- Aycell- Avea. Marka güvenilirliği özgeçmişimiz çok iç açıcı değil.

Muzaffer Serkan Aydın’ın cümlesindeki “bazen” kelimesinin biçtiği ömüre sahip olmayan yaklaşımlar dileğiyle;

“Balonlar, içi boş şeylerin de bazen yükselebileceğini hatırlatır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir