“Biz büyüdük ve kirlendi dünya.” diyor Yeni Türkü.
Böylesi bir girişin ümitsizlik koktuğunun ben de farkındayım, saygıdeğer okur, fakat, ümit adına bir emare görmediğimden daha gerçekçi bir bakış açısıyla karşınızda olmak istiyorum. Bizim büyümemizle, dünyadaki çok hızlı değişimin üst üste düşmesi, baş döndürücü bir bilgi kümesinin baskısı ve teması altındayız. Sosyal çevreden gelen, alanın gerektirdiği ve sektörün gerektirdiği bilgilerin bombardımanı altında bir bunalım içerisine girmiş bulunmaktayız. Bir taraftan da en değerli velinimetimiz olan zamanın boşa gitme ihtimaline dair korku ve baskı…
Bu yüzden özellikle Türkiye`de son dönemlerin en sık tartışılan konusu “Eğitim-Öğretim” müfredatlarıdır. Örneğin, alanım pazarlama olduğu için bu alana ilişkin konuları ele aldığım zaman temel mantık itibariyle naçizane fikirlerimi söylemek istiyorum.
- Pazarlama Bir Tanedir
Şartlar ne olursa olsun müfredatlar Pazarlamanın temel unsur ve mekanizma olduğunu gözardı etmeden hazırlanması gerekmektedir.Yani, yarının insanına Pazarlamayı bir fikir, düşünce olarak öğretmek gerekmektedir. Çünkü aslolan temel mantığın öğretilmesidir.
- Ne yetiştirmek istiyoruz – Teknik Eleman mı, Akademik Düşünür mü?
Müfredatlar ne piyasanın ihtiyacı doğrultusunda belirlenmektedir, ne de gençlerin. Sadece istihdam sağlamak için özel sektörün ihtiyaçlarından uzak, kendi kendini kandıran bir sistem yapılandırılmaktadır. Teknolojik gelişimin bu çağında teknoloji bilmiyor diye övünen hocalarla ivme kaydetmek bir hayli zordur.
- Çıktılar Programa göre belirlenmek yerine Çıktılara göre program belirlenmesi gerekmektedir. Gözlemlediğim kadarıyla bir çok müfredatlarda, çok net bir şekilde belli olan ve anlaşılan durum aynen budur ki, Pazarlama Öğrenim çıktıları önce yazılıp, sonra müfredat oluşturulmamış, aksine, müfredattan türetilmiş öğrenim çıktıları var. Bu ise üniversite gençlerini öğretimden uzaklaştırmaya başlamaktadır.
- Sistematik şekilde hem akademik bilgiler ve temel düşünce, hem de teknik işlemler yapılacak bilgilerin bütünleşik şekilde verilmesi gerekmektedir. Tam da bu noktada, öğrencilere programlama bilgileri, uygulamalar ve düşünce öğretilmelidir. Bu doğrultuda sistem kurulmalı ve ölçme mekanizması da bu şekilde olması gerekmektedir.
Peki sizce bu günün pazarlamacısının sahip olması gereken özellikler nelerdir, ben kendi düşüncelerimi ekleyeceğim, sizden de fikirler ve katkılar bekliyorum.
Temel Çıktılar
- Pazarlamaya dair temel yaklaşımlar
- Pazarlama karması, İlişkisel Pazarlamanın uygulama ve pratiği
- Pazarlama Araştırmalarının süreçsel bazda değerlendirebilmek ve araştırma mantığının kavranması
- Marka ve iletişim konuları hakkında geniş bilgiye sahip olmak
- Tasarım bilgisi ve soyut düşünme becerisi
- Sosyoloji ve psikoloji konusunda giriş düzeyinde bilgili olmak
- Veri Analizi sürecini bilmek
- Lojistik, dağıtım, fiyatlandırma yaklaşımlarının mantığını bilmek
- Tüketici davranışları ve müşteri ilişkilerini anlamak
- SPSS, AMOS, Python, R, Stata -analiz programlarını kullana bilmek
- Photoshop, Illustrator, Corel gibi vektörel ve vektörel olmayan tasarım programlarını ve günün tasarım trendlerini takip etmek, Web Tasarımdan anlamak
- Dijital Pazarlama bileşenlerinden SEO/SEM, Influencer Pazarlaması, Growthacking, Sosyal Medya Pazarlaması
- Belirli ölçüde programlama ve kodlama konularından haberdar olma, hiç değilse yapabileceklerini ve sınırlarını bilecek kadar anlamak önemlidir.
- Kendi ülkenin, kültürünün, toplumunun geçmişi, gelenekleri, özellikleri hakkında bilgi sahibi olup, deyimlerinden, hikayelerinden, mitolojik geçmişinden haberdar olmak
Bunların dışında Muhasebe, Maliye ve İktisattan da anlaması gerekmektedir. Bu özelliklerin hepsini elbette 4 senede kazandırmak mümkün değil. Fakat gelgelelim, biz bu konunun yanına yaklaşmak konusunda da bir çaba sarf etmiyoruz.
Soruyorum, bütün üniversitelere Pazarlama alanına yönelmek isteyen kaç genç sizin müfredatlarınızdan, 4 senelik eğitiminizden ve sisteminizden memnun?