Sponsorların varlığı, spor dalları ve bu dallarda mücadele eden takımlar ile bireysel sporcular için hayati önem taşıyor. Bugünlere damgasını vuran olaysa, bu alandaki sponsorluğunun en önemli isimlerinden Ülker’in, yeşil sahalara veda ettiğini açıklaması…
Ülker Grubu’nu, futbola yönelik sponsorluk desteğini sonlandırmaya iten sebepler üzerine söylenebilecek çok söz var. Grubun bağlı olduğu Yıldız Holding’in bu kararı almasında tribünlerin dolmaması, şiddet ve gerginliğin futbola egemen olması, futbolun marka değerinin düşmesi ve sektörel gelişimin sağlanamaması gibi olumsuzlukların etken olduğu ifade ediliyor. Aslında bütün bu çıkarımlar bizi tek bir noktaya götürüyor; futbol artık, Ülker’in “mutlu et, mutlu ol” formülü ile uyuşmuyor.
Bir sinema filmi ile bir futbol karşılaşması birbirine çok benzer. İkisi de genelde doksan dakika sürer ve arada reklamlar izlenir. Oyuncuların ve yönetmenlerin performansı ikisinde de çok önemlidir. İkisi de izlenilen sürede izleyicisine ne kadar duygu yoğunluğu yaşatırsa o kadar beğenilir. Öyleyse iki tür arasındaki temel fark nedir? Ne kadar gerçekçi olursa olsun izleyici filmin kurgusal olduğunu bilir, oysa futbol onun için hayatın ta kendisidir. Peki, ya futbolun da kurgulandığına inanırsa…
Firmalar Pozitif Değerlere Yatırım Yapıyor
Futbolda yaşanan olumsuz gelişmelerin, sadece sportif anlamda değil sektörel anlamda da etkilerinin ayak sesleri uzun süredir kulaklarımızdaydı. Futbol camiası her ne kadar kuyruğu dik tutmaya çabalasa da bu gayretin sadece fanatiklerde karşılık bulduğunu söyleyebiliriz. Adli konuların ve siyasetin bu spor dalı ile çok fazla anılmasıyla birlikte futbolun marka değeri sürekli gerilerken, fanatizme esir olmayan futbol taraftarının gönlündeki yerini de büyük ölçüde kaybetti.
Bu gelişmeler karşısında ülkemiz futbol dünyasının büyük bölümü, stratejilerini fanatizmi körüklemek üzerine kurguladı. Yöneticilerin açıklamaları, futbolcuların açıklamaları ve sahadaki hareketleri, şiddeti ve nefreti besledi. Spor basını da alevleri söndürmek yerine körüklemeyi tercih etti. Ortaya çıkan bu evrende, “mutluluğa” yatırım yaptığını ve yapacağını kamuoyuna açıkça deklare eden Ülker’in varlığını sürdürmesi de imkânsız hale geldi.
Türk futbolu, insanları artık mutlu etmiyor. Dev şirketlerin destekleri, yurtdışındaki futbol kulüplerine yöneliyor. Basketbol ve voleybolda ise durum daha parlak. Elde edilen sportif başarılar ve futbol adına değindiğimiz olumsuzlukların henüz parkeye yansımaması, firmaların bu alandaki sponsorluk faaliyetlerini sürdürmelerini sağlıyor. Firmalar artık mutluluğa, iyiliğe ve diğer pozitif değerlere yatırım yapmayı tercih ediyor.
Ülke sporunun baş aktörü rolünü üstlenme iddiasında olan futbolun, imaj ve pazarlama alanında, “küçük kardeşlerinden” ders alma vakti geldi de geçiyor…