Bugün ilginç hikayesiyle Bahar Özen ve markası İpsiz Terzi’yi yakından tanıma fırsatı bulduk. Bize kalırsa herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği ve “Ya aslında benim de çok iyi bir fikrim var ama şimdi kurulu düzen bırakılıp riske girilmez” diyenlere bir nebze ilham olacak röportaj oldu. Keyifli okumalar…
Öncelikle kendinizden kısaca bahseder misiniz?
Moleküler Biyoloji ve Genetik mezunuyum. Almanya Saarland Üniversitesi’nde İnsan Biyolojisi alanında klinik çalışmalarda görev aldım. Eğitimimi tamamlayıp Türkiye’ye geri döndüğümde hep hayalini kurduğum ilaç sektöründe kurumsal hayata adımımı attım. Aslında hayalim aldığım eğitim dolayısıyla Araştırma-Geliştirme tarafında çalışmaktı ama şartlar beni pazarlama departmanına sürükledi. O zamanlar bu durum bende biraz hayal kırıklığı yaratsa da şimdi iyi ki başlangıç noktam böyle olmuş diyorum. Sektör değiştirip dermokozmetiğe geçtim ama hep pazarlama departmanında çalıştım. Ürün müdürü olarak çalıştığım dönemde her zaman ilgi alanım olan Moda Tasarımı üzerine eğitim aldım. Benim için oldukça radikal bir karardı ama 30’lu yaşlara yaklaştıkça insan kendine daha çok yönelmeye ve ne istediğini anlamaya başlıyor. Vakko Esmod ve Görsel Sanatlar Akademisi’nde Moda ve Tasarım üzerine eğitimlerimi tamamladım. Yaklaşık iki yıllık bir hazırlık dönemi sonunda “İpsiz Terzi” serüveni başlamış oldu. Şimdi ise bir beyaz yakalı hayali yaşıyorum. Sevdiğim işi yapıyorum ve kendim için çalışıyorum.
‘Giyilebilir Sanat’ mottosuyla yola çıkan İpsiz Terzi markası nasıl ortaya çıktı ?
Başlangıçta kendi markamı kurup girişimci olma gibi bir düşüncem yoktu ama aldığım eğitimler özgüvenimi arttırdı. Ürettiklerim başkalarının da dikkatini çekmeyi başardı ve bugüne kadar hep olumlu yorumlar aldım. Her sektörün kendine göre zorluğu var ve benim giyim sektöründe tecrübem yoktu. Pazarda kendi farkımı yaratmak istedim. Fabrikasyon sistemle kendi kendime asla mücadele edemezdim. Yaptığım ürünlerin sanatsal bir değer taşımasını, az ama öz olmasını tercih ediyorum.
İsminizin bir hikayesi var mı? Neden İpsiz Terzi?
İpsiz TDK’ya göre serseri, haylaz, hayta anlamına geliyor. Aslında birçoğumuzun dönem dönem büründüğü bir hal bence. Kafasına göre takılan ve özgür birini hayal ediyorum. Bildiğini okuyan, süre gelen sistemle kimi zaman çatışan, kendi halinde yaşayan, bizden biri.
Yakın zamanda GAP ile bir işbirliği gerçekleştirdiniz. Bu birliktelik nasıl oldu ilk teklifi aldığınızda neler hissettiniz?
Böyle büyük bir markayla işbirliği yapmak benim için güzel bir fırsat oldu. Sosyal medyanın gücünü artık hepimiz biliyoruz. GAP Türkiye ekibinin dikkatini Instagram hesabımdaki paylaşımlarla çektim. Sonrasında yapılan görüşmelerle güzel projeler tasarladık. Bunlardan ilki Nişantaşı City’s GAP Mağazası’nda denimleri kişiselleştirmekti. Proje müşteriler tarafından ilgi gördü ve devamı niteliğinde Cuma günü Akasya GAP mağazasında bir etkinlik daha yapacağız. Bu sayede online satış yapıyor olmama rağmen müşterilerle birebir görüşüp markamı anlatma fırsatı buluyorum. Karşılıklı olarak memnun kaldığımız bir işbirliği oldu. Üstelik devamı da geliyor.
İlk çalışmalarınızı, büyük sanatçıların ünlü eserlerinden ilham alarak yapmanızın bir sebebi var mıydı?
Sanat eserlerini iğne ve iple yorumlamak bana göre giyilebilir sanata farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Zaten mottom giyilebilir sanat. Kısaca sanata dair her şeyden ilham alıyorum diyebilirim. Bu edebi bir eser de olabilir, sokakta duvara uygulanmış bir grafiti de olabilir, ünlü bir portre resim de olabilir.
Yalnızca ünlü tabloları ürünlere işlemek değil, tamamen kişisel olarak sunulan görselleri de kumaşa işliyorsunuz. Bu kadar kişiselleştirilmiş bir marka talebi karşılamak sizi zorlamıyor mu?
Bu dönemde standart ürünler yerini kişiselleştirilmiş ürünlere bıraktı. “Kişiye özel” pazarlamanın yükselen trendi ve inanılmaz bir talep var. Bu taleplerin altından tek başıma kalkamayacağımı ben de fark ettim. Bu yüzden kendimce bir standarda indirgeyerek sadece portre çalışmaya başladım. Patent başvuru da yaptığım bu projeyi “ipsiz simalar” olarak adlandırdım. Eğer müşteri kişiye özel bir çalışma istiyorsa portresini kumaşa işleyerek kendisine gönderiyorum. Bu kumaşı ister gönderdiğim şekliye çerçeveli bir şekilde masasında konumlandırır, ister küçük bir iğneyle giysilerine iliştirir. Kullanım şekli tamamen “kişiye özel”.
Ürünlerinizi incelerken bedenlerinin sınırlı(S/M) ve renklerininde tek oluşu dikkatimizi çekti. Bunun oluşturmaya çalıştığınız markanın bir imajıyla ilgisi var mı?
Ürünlerin hepsi el yapımı ve tektir. Marka imajım gereği bir tasarımın farklı bir bedenini dahi yapmıyorum. Her ürünün kişiye özel olmasını bu sayede sağlıyorum aslında. Beden sorunu yaşamamak için de bol ve rahat kalıplar kullanıyorum. Zaten “oversize” giysiler şu sıralar çok moda. Benim gibi tek tek üretim yapanların gününü kurtarıyor.
Markanızın kuruluş hikayesine baktığımız zaman aslında her şeyin kendi iç sesinizi dinlediğinizde çıkmaya başladığını söyleyebiliriz sanırım. Instagram sayfanızdaki ve web sitesinizdeki ilham veren blog yazılarınızda biraz olsun insanların iç seslerine ulaşabilmek için mi?
İç ses bana “Kendin için ne yapıyorsun?” diye sormaya başlamıştı. İşten eve geç saatlerde gelip mutfakta kendim için hazırladığım alkali su dönüm noktam oldu. Gün içinde kendim için yaptığım tek şey hazırladığım bir bardak suydu ve hayatımın belki de en güzel dönemlerini böyle geçirmemeye karar vermiştim. Şimdi iç sesime kulak veriyorum ve mutluluğu bu sayede yakalıyorum. İş yaşantısına laboratuvarda değil de pazarlama departmanında başladığımda işletme okumalıymışım diye kendime kızıyordum. Geçen ay İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne kayıt oldum ve yeniden öğrencilik hayatım başladı J “Neden olmasın?” İnsanlar bu soruyu sık sık sorsun istiyorum. Kapıları kapatmasınlar ve ertelemesinler. Marka hikayem tamamen iç ses üstüne kurulu. Yazılarımla, paylaşımlarımla başkalarına da ilham olabilmeyi diliyorum.
Dubai’de düzenlenen Global Sanat ödüllerinde finalist olarak seçildiniz. 21 Kasım’da da Dubai’de finali olacak. Markanızı kurarken bu seviyelerde geri dönüşler alacağınızı düşüyor muydunuz?
Global Art Awards’a dünyanın her yerinden sanatçılar başvuruyor. Böyle bir platformda finale kalmak benim için büyük başarı; ödül töreninde Türkiye’yi temsil etmek ise büyük gurur. Şirket olarak mayıs ayında faaliyete geçtim ve bu kadar kısa sürede böyle işler başaracağımı tahmin etmiyordum ama yaptığım işe ve kalitesine hep güvendim. Sanırım işin özü bu. Bir de çevrenizde en az biri size gerçekten güvenmeli. İster istemez pes ettiğiniz veya hayal kırıklığı yaşadığınız dönemler oluyor. Biri elinizden tutunca daha kolay toparlanıp ayağa kalkıyorsunuz. Desteğini esirgemeyen eşime ayrıca teşekkür ediyorum.