Medya hayatımıza girip kullanılmaya başlandığı tarihten bu tarihe, değişerek gelişerek günümüze kadar geldi.
İlk başlarda sadece bilgi aktarımı için kullanılan medya, 19.yy’da gazetelerin çoğalmasıyla iktidar güçlerin lehine kullanıldı. Daha sonra 20. ve 21. yy’a geldiğimizde medya hayatımızın içine girdi. İletişimin ve haberleşmenin kaynağı oldu. İletişimin kaynağı olmasıyla birlikte medyanın pazarlama- reklam amaçları için mükemmel bir araç olduğunun anlaşılması uzun sürmedi. Ve böylece medya ilk doğduğu günden bu güne büyük bir değişme göstererek, şirketlerin faydası doğrultusunda, kapitalist sistemde kendine önemli yer edindi.
Medyayı tabi ki halen büyük bir haberleşme aracı olarak kullanıyoruz. Fakat reklamların olmadığı, sadece insanların işlerini halledip güzel vakit geçireceği bir medya sistemi düşünemeyiz. Diğer yandan, internete erişimin bu kadar kolaylaştığı ve reklamın etkisinin anlaşıldığı bu dönemde, içerik, uygulama, görüntü ve ses kirliliği o kadar çoğaldı ki, tüketicilerin dikkatini çekmek artık gerçekten zor. Çünkü insanlar bilinçlendi. Örneğin eğer yapabilseler eminim büyük çoğunluk Youtube reklamlarını kapatır. Facebook ve Instagram hayatımızın vazgeçilmez iki parçası ama Facebook git gide gençlerden uzaklaşıyor, daha çok orta yaşa hitap etmeye başladı diyebiliriz. Gençler Instagram’a orada Snapchat’e kaydı. Demek istediğim, elimizin altında o kadar çok uygulama mecra var ki, bir çoğu biz daha farkına varamadan çöp oluyor.
Zaman geçtikçe tüketim alışkanlıklarımızın değiştiği, sürekli bir şeyler satın alan mutluluk nesneleri haline geldiysek, medyada da aynı durum oldu. Medya artık bir zorunluluk, eğer sosyal hesaplarımız yoksa insanlardan soyutlanıyoruz. Durum böyle olunca markalar da pazarlama amaçları için sosyal medyayı kullanmaya başladı, bazen iyi bazen kötü güzel içerikler ürettiler.
Diğer yandan radyo, önemini günden güne yitirmeye devam ediyor. Aslında eğer radyoya uygun içerik üretebilsek, medya planlamada ondan daha çok verim alabiliriz. Biz sadece televizyon reklamının görüntüsüz halini radyoya uyguluyoruz. Ne yazık ki radyoya uygun prodüksiyonumuz yok, belki sadece radyo için içerikler üretilse radyodan daha çok yararlanabiliriz. Bu yüzden radyo medya yatırımlarından pay alamıyor ve radyolar için kaliteli içerikler üretilemiyor.
Medya tüketim alışkanlıklarının süper bir hızla değiştiği bu günlerde, yerini koruyan en önemli mecra açık hava reklamcılığı bana göre. Çünkü istersek internet reklamlarını kapayabiliriz, sesini kısabiliriz, hatta interneti kullanmayı bile bırakabiliriz fakat evden çıkmak zorunda olduğumuz sürece açık hava reklamcılığından kaçamayız. Ne yazık ki internet o kadar gelişme gösterdiği halde açık hava geri planda kaldı. Tıpkı radyoda yaptığımız gibi açık hava için de, sadece reklam videomuzdan güzel bir görsel alıp yapıştırıyoruz. Yada ufak üç boyutlu bilboardlar kullanıyoruz. Aslında zekice düşünülmüş, açık havaya uygun mobilya giydirme yapılabilir, yurt dışında yapıldığı gibi. Hatta artık o kadar sık internette zaman geçiriyoruz ki çoğu reklamın farkına bile varmıyoruz aynı şekilde televizyon reklamlarının bir çoğu bilinçsizce izleniyor. Her bilgi elimizin altında olduğu için değerini kaybediyor. Sosyal medyayı su gibi tüketiyoruz. Bu yüzden farklılaşmak için artık açık havada zekice giydirilmiş bilboardlar bile yetmeyebilir. Şirketler dikkat çekmek için gökyüzünü kullanmayı düşünebilirler. Yani bir gün yolda yürürken yağmura yakalandığınız bir anda, gökyüzünde bir sigorta şirketini sizin için şemsiye vazifesi görür şekilde bile görebilirsiniz.
Özetlemek gerekirse, medya yeri geldi haberleşmek için, yeri geldi propaganda amacı için kullanıldı. Şimdi ise medya canımız kanımız. Fakat aşırı kullanıyoruz. Şuan insanların yarısının internet olmadan yaşayamam diyeceğini tahmin edebiliyorum. Bu kadar yoğun kullanım içinde tabi ki birçok içeriğin çöp olması kaçınılmaz. Medya kullanımının azalacağını değil artacağını düşünürsek, bu kaygan zeminde dik durabilmek için reklamcıların gerçekten fark edilebilecek işler üretmesi gerekecek.