Pazarlamayla Değer Yaratmak (GoPro ve Dji)

ds-damat

Teknolojinin hızla gelişmesi ve üretiminin kolaylaşması artık birçok gelişmiş ülkeyi üretimden çok pazarlamaya odaklı olmaya yöneltti. Bunun en güzel örnekleri olarak; kamera ve insansız hava araçları sektörlerinden zaten hayatımızda olan ürünlere bambaşka bir vizyon ekleyen iki pazarlama harikası markadan bahsedeceğim.*

Pazarlama, PR ve sosyal medya stratejisine imrendiğiniz markalar oldu mu hiç? 1-2 aylık kampanyalardan bahsetmiyorum. Görece niş bir alanda başlayıp kendilerini duyurdukları (özellikle) Y kuşağının kalbini fetheden markalardan bahsediyorum. Aslında anlatacaklarımın temelinde üretimi değil pazarlamayı odamk noktasına almanın önemi var. Yoksa siz hala 5-10 yılda milyar dolarlık cirolara ulaşanların hayal olduğunu mu düşünüyorsunuz???

İlk markamız GoPro.

GoPro CEO’su ve kurucusu Nick Woodman (39) büyük kısmını annesi ve babasından aldığı yaklaşık 250bin dolar sermaye ile giriştiği fikirle bugün yaklaşık 1,3 milyar dolarlık bir servete sahip oldu. Sahip olduğu fikir her yerde kolaylıkla kullanılabilecek küçük, hafif, bileğine takıp unutabileceği bir kameraydı.

GoPro, bugün yüzlerce aksesuara sahip kendi pazarını yaratmış bir ürün haline geldi. Bu kamerayı neredeyse takamayacağınız bir yer yok! Bu sayede alternatif sporların da bir numaralı oyuncağı haline geldi. Hatta olayı bir kademe daha ileri götürdüler ve 2 kamerayı yan yana tutan kılıflar yaparak 3D çekim olanağı bile sağladılar. Slow motion çekim özelliği bile sizi bu ürünü almaya iten tek etken olabilir!

Detaylara birazdan geleceğim. Gelin şimdi de çılgınca büyüyen başka bir markaya bakalım. Bildiğiniz üzere drone denilen uzaktan kumanda ile yönetilen hava araçları 6-7 yıldır gündemde. Hatta birkaç ay önce Amazon siparişleri gelecekte drone’larla teslim edecek diye PR amaçlı olarak yapılan haberi de okumuşsunuzdur. Bu drone’ları geliştiren ve daha ileri seviyeye taşıyarak herkesin sahip olabileceği fiyatlarla sunan Dji markasından bahsedelim. Bu, fiyat olarak makul seviyelerde (1000 TL’ye bile bulabilirsiniz.) ve fiyatına kıyasla özellikleri sebebiyle oldukça etkileyici bir oyuncak.

Dji’nin CEO’su Colin Guinn 33 yaşında. Fikir öncelikle 2006 yılında Hollywood prodüktörleri, profesyonel fotoğrafçılar için havadan çekim yapmaya yönelik kolay kullanımlı, küçük insansız hava araçları geliştirmeye odaklanmış bir şirket olarak doğuyor. (Dji bugün, insansız hava aracı pazarını dünya çapında domine edecek 12 şirket arasında yer alıyor.) Esas patlama ise geliştirdiği ticari ürünlerin bir de eğlencelik, herkesin ulaşabileceği fiyatlarda küçük versiyonlarını pazara sunmasıyla başlıyor. “Büyüklere oyuncak” tarzındaki bu insansız hava aracı öyle atik ve hızlı ki kısa zamanda ABD, Uzakdoğu ve Avrupa’da birçok insanın fanatiği olduğu bir hobi yaratıyor. Bu cihazları uzaktan kontrol edebiliyor ve iPhone ya da Android bir telefonla üzerindeki kameraya bağlanarak uçuş kaydınızı canlı izleyebiliyorsunuz.** Dji Phantom quadcopter ile çekilmiş şu videoya bir göz atın: (Bunun gibi amatör olarak hazırlanabilecek binlerce videoyu Youtube’da bulabilirsiniz.)

Dji’nin başarısı elbette GoPro ile birlikte çalışmasıyla büyük bir ivme kazanıyor. Ancak marka artık kendine ait daha gelişmiş mini kameralar da kullanmaya başladı. Bunu da eklemek gerekir.

Peki GoPro ve Dji’nin pazarlama sırrı nedir?

1. Duygusal faydaları iyi analiz etmek ve hedef kitleye gösterebilmek:

a. Dünyanın en iyi sinema filmi gözlerinizle bizzat yaşayarak izlediklerinizdir. Şunu hayal edin. Yaşadığınız maceraları başkalarının da aynı şekilde hissederek izlemesini sağlıyorsunuz. Muhteşem değil mi? Hayatınızın en müthiş anlarını torunlarınıza sizin gözlerinizden göstererek hayatı yaşamak! Fotoğraflarımızı bile anlatırken o anı gözlerimizde canlandırmaya çalışırız. Enteresan açılardan o anıları saklamak paha biçilemez. (Biraz abartı olmadı mı bu laflar demeyin videoları izleyin 🙂 )

b. Uçmanın özgürlüğünü hissetmek: Hiçbir zaman ulaşamayacağınız yüksekliklerden dünyayı izlemek, kimsenin göremeyeceği manzaraları çekmek ve paylaşmak. Bir kartalın özgürlüğü gibi gökyüzünde dilediğince dolaşmak. İşte Dji ve GoPro ikilisinin başardığı en muhteşem fayda bu.

2. Hikaye anlatımı: Girişimcilik öykülerindeki her yerde anlattılar. Benim de şuan yaptığım gibi 2 marka da kendilerini öyküleriyle konuşturdular.

3. Kitlelerini geniş tutarak, çok nişe kaçmadılar: GoPro, yaptığı iletişimdeki hedef kitlesini Redbull’un sıradışı tipleri olarak belirlemedi. Hedef kitlesi, x-games denilen alternatif sporları yapanlar veya kendi çapında heyecan duyarak yaptığı şeyleri başkalarıyla paylaşmayı sevenler de değildi. Hedef kitle “anılarını bambaşka açılardan ölümsüzleştirmek isteyenler”. “be a Hero” sloganı ile herkesin kendi kendinin kahramanı olabileceği mesajını veriyor.

Bunu da Super Bowl 2013’te yayınladıkları reklam filmlerinde ailelere oynayarak açıkça gösterdiler. Bugün ise hedef kitleyi belirleyen kendi müşterileri oldu. Kendi küçük hayatı içerisinde küçük maceralarını ölümsüzleştirmek isteyen herkesi kapsar hale geldi.

4. Sosyal medya desteğini maksimuma çıkardılar: Anlaştıkları atletler ve sporcuların Twitter’da @GoPro’ya çektikleri görüntüleri göndermelerini sağladılar. Hiç görmediğimiz açılardan çekilen görüntüler sayesinde bu etkileşim öyle büyük bir hızla büyüdü ki bugün internette GoPro diye arattığınızda birbirinden ilginç milyonlarca video ve fotoğraf bulabilirsiniz. İnsanlara ürün itelemeye çalışmıyor, paylaşmayı sevdiriyorlar.

Bugün neredeyse milyar dolarlık pazarlama bütçelerine sahip Redbull’un Youtube’a giriş yılı 2006, 3904 videosu 830 milyon kere izlenmiş. Ancak Youtube’a 2009 yılında girmiş ve GoPro’nun 736 videosu 490 milyona yakın izlenmiş.

5. Müşteri içeriğini benimsediler: Müşterilerin yarattığı içeriğe değer verdiler ve onları her platformda destekçileri haline getirdiler. Özellikle bizdeki gibi her şirketin yaptığı gibi kendi videoları pompalamaktan ziyade müşterilerinin çektiği video ve resimleri yaymaya özen gösteriyorlar. Farklı kitleler için farklı yarışmalar düzenlediler. Örneğin müzisyenler için Instagram’da #GoProMusic hashtagli bir yarışma düzenlediler. Hatta aileler için bir yarışmayı da #GoProMtnGames adıyla düzenlediler. Dji ise kullanıcıların paylaştığı her videoyu diğer takipçileriyle paylaşarak onları onurlandırıyor. Bunların arasında engellilerin “dünyanın her köşesini görmek benim için artık çok daha kolay”  diyerek paylaştıkları videolar bile bulunuyor. Duygusal faydayı görebiliyor musunuz?

6. Bu deneyimi yaşaması için basını çağırdılar: Amerika’nın en ünlü gazetecilerini bir yarış arabasının içinde bu kamerayı deneyimlemeleri için çağırdılar. Yaşanılan çılgın deneyim ve bu anın kolaylıkla ölümsüzleştiğini göstermek basının GoPro’ya dikkatleri çekmesi için yetmişti. Dji ise insansız “oyuncak” hava aracı ile basının her daim dikkatini çekiyor.

7. Yeni sosyal mecraları kullanmaktan çekinmediler: Instagram’da marka iletişimine dair sanırım en iyi örnek GoPro’dur heralde. Yeni bir web platformu çıktığında küçümsemeyin. Orada da bulunun ve aktif olun. Bugün Türkiye’deki insanların büyük bir kısmı Facebook, Twitter’da olabilir ama yeni bir su birikintisinde bile kaptan olmanın ne zararı olabilir?

Apple, GoPro, Dji ve bunlar gibi yüzlerce marka teknolojiyi dışarıda yaptırıp pazarlamaya odaklanıyor. Türkiye üretmesin demiyorum ama katma değer sağlamanın yolu üretimden geçmiyor. Asıl önemli olan ürününüzü nasıl pazarladığınız. Şimdi soruyorum. Tarafını seç girişimci! Üretim odaklı mı olacaksın yoksa pazarlama  odaklı mı?

Güncelleme: GoPro son olarak BMW ile de ortak bir çalışmaya başladı: GoPro kameraları artık BMW’lere entegre edilebilecek

: Bu ürünleri biz satmıyoruz 🙂

** : Drone’ların kötü amaçlı kullanımının özel hayatın gizliliğini ihlal etmesi sebebiyle henüz çok yeni olan bir tartışma konusu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir