Fikir ve İnsan Satışçılığı: Politik Pazarlama

ds-damat

Politika sözcüğü, Yunanca “Polise” yani “şehir devletine ait olan işler anlamındadır.” Aynı anlamda kullanılan ve bizde daha fazla rağbet gören siyaset ise, sözcük kökeni olarak Arapça olup “bir kavmin işlerini düzene sokmak ve işlerini idare etmek” manasındadır.

Politika ya da siyaset, insanlığın ilk kavimleşme çabalarından bu yana değişik formlara ve uygulamalara sahne olsa da varlıklarını asla yitirmemiştir. 1950’li yıllara kadar daha çok hükmeden ailelerin halk ve diğer devletler üzerinde itibarını arttırma ve kendi halkı için gerekli olan yasama, yürütme, yargı, güvenlik gibi toplumsal düzeni sağlama ile ilgili konuların idaresi olarak siyaset çözümü yapılmıştır.

Ancak 1950 sonrasında demokratik yönetim sistemlerinin dünyanın neredeyse tamamında kabul görmesiyle politikanın da şekli değişmek zorunda kaldı.  Siyaset artık, kendi görüşlerini, adaylarını halka kabul ettirerek, onların desteğini alarak iktidarı elde etme süreci haline geldi. Bundan dolayı ülke düzenini sağlayacak adımlar atılırken kullanılacak vizyonu seçmenlere kabul ettirme ve desteklerini almak gerekmektedir. Yani fikirleri seçmenlerin oylarıyla mübadele etmek ve bu süreçte rakip fikirlerden farkınızı ortaya koyabilmek için de pazarlama faaliyetlerine girişmek…

19. yy başlarında uygulanmaya başlayan bildiğimiz manada politik pazarlama uygulamaları, günümüzde, adayın giyim tarzının taşıdığı imajın tüketiciye ilettiği mesajlara kadar detaylanmıştır. Bunun yanında pazarlamada yaşadığımız markalar çağına paralel olarak ortaya atılan “Marka Liderler” kavramı siyaset biliminin özellikle seçim dönemlerinde pazarlama bilimine odaklandığının başka bir kanıtıdır. Son yapılan seçim olan cumhurbaşkanlığı seçimleri de tıpkı “Marka Aşkı” gibi “Lider Aşkı” döneminin başlama noktası olmuştur.

Yapılan politik pazarlama tanımlarına bakıldığında değişik kişilerin meseleye değişik noktalardan baktığı görülmektedir. Değişik yazarlar marka, pazarlama, siyaset, particilik gibi pencerelerden bakarak tanımlar yapmıştır. Philip Kotler’e göre ise siyasal pazarlama; halk tarafından gerek duyulan program ve hizmetleri gerçekleştirme ve kurumsal tanınma, destek kazanma amacıyla siyasal örgütlerce yürütülen faaliyetlerdir.

Politik pazarlamada siyasi oluşumu bir işletmeye benzetebiliriz. Nasıl ki işletmelerin kar yapmak, sürdürebilirlik, büyümek gibi temel amaçları varsa, politik pazarlamanın da seçimleri kazanmak, kalıcı olmak, taban genişletmek gibi amaçları vardır. Bunun için de pazarlama ile aynı teori ve modeller kullanılır.

Tıpkı pazarlamanın hedef pazarı gibi hedef seçmen kitlesi belirlenir. Sadece seçim döneminde değil, her zaman seçmen önüne çıkılması gerekliliği gerçeği vardır. Hedef kitlenin sadakati sağlanmaya çalışılır. Siyaset piyasasında da yoğun rekabet ortamında en fazla kazanç (oy) ve pazar payı (seçmen kitlesi) sağlanmaya çalışılır. Pazarlamanın kullandığı iletişim kanalları aynen kullanılır. Pazarlama stratejileri gibi oy stratejileri geliştirilir. Pazar araştırması ve analizleri yapılır. Tıpkı tüketici davranışları gibi seçmen davranışlarının bilinmesi ve yönlendirilebilirliği hayati öneme sahiptir. Adayların, parti programlarının tüketici (seçmen) zihninde konumlandırılması gerekmektedir. Pazarlamadaki lider ve takipçi firmaların uyguladığı stratejiler gibi değişik rekabet stratejileri geliştirilir.

Pazarlama karması açısından bakıldığında ise:

Ürün: Adaylar ve parti programı

Fiyat: Seçim sonucunu etkileyecek gerçek bir fiyattan söz edilemez. Fiyat taahhüt edilen hizmet sonucunda seçim zamanı adaya verilen oy, üye aidatları, partiye yapılan hizmetler olarak ele alınabilir.

Dağıtım: Adayı seçmenle buluşturma işidir. Bir miting organizasyonunun yapılması (sadece organizasyon işi miting bütün olarak tutundurma sayılır) dağıtımdır.

Tutundurma: Hedef seçmen kitlesini siyasal ürünü alması için ikna etmek ve ürünün değeri hakkında farkındalık oluşturmak için kurulacak iletişim kanallarının tümüdür.

Fikirlerin pazarlanması işi, literatürde kendine politik pazarlama veyahut fikir pazarlaması olarak yer bulmuştur. Seçim kazanmak için de tamamen pazarlama yöntemleri uygulanmaktadır. Son yirmi beş yılın seçim sonuçları şunu göstermektedir ki siyasal kampanyalarda pazarlama yöntemlerini en iyi uygulayan kazanmaktadır. Tıpkı işletmelerde olduğu gibi pazarlama departmanın iyi değilse kaybetmeye mahkûmsundur.

Yazar Notu: Bu yazı daha sonraki üç yazının bir hazırlığı ve ön bilgilendirmesidir. Bundan sonraki yazılarda cumhurbaşkanlığı seçimlerinin analizi politik pazarlama bilimsel perspektifinden analiz edilecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri analizleri bu yazıda çok yüzeysel bir şekilde aktarılan politik pazarlama ilkeleri çerçevesinde ve hiçbir siyasi amaç ya da kaygı gözetilmeden kaleme alınacaktır.
2 yorum
  1. yazınızda bazı noktalarada deginmenizi isterdim.adayların seçmenlerine kabul eddirmenin dışında kendine tabii olması, liderlerinin kendileri etrafında duruş sergilemeleride gerekiyor.yazınız için tşklr.başarılar dilerim.

    1. Söyledikleriniz gayet doğru Fatih Bey hata işin incelikleri burada yatıyor tabii siyaset ekseninde düşündüğümüzde. Literatürde söylediğiniz tarzda tanım ve açıklamalarda mevcut. Buradaki bakış açısı politik pazarlama eksenli. Sadece belli bir aday ve görüşün seçmenlerden oy alma çabasında kullandığı pazarlama metod ve teoriler üzerinden hareket ediyoruz.

Alperen Timuçin Sönmez için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir