E-Ticaret Zirvesi ve Ödülleri 16 Mart Tarihinde Çırağan Sarayında Hibrit Olarak Düzenlenecek Katılmak İçin Tıklayın

Layka Laykla Cevap Ver

Teknoloji dünyamızın “sevimli hayaletinin” dillere pelesenk olan reklam şarkısı, bir sosyal medya stratejisini de tarif ediyor. Reklamın sonunda, şarkı söyleyen genç, kendi çapında meşhur oluyor ve bir günlük macera, annesinin kollarında mutlu son ile bitiyor. Peki, “layka laykla cevap vererek” sosyal medyada da mutlu sonuçlara ulaşmak mümkün mü?

Teknolojideki gelişmelerin, dijital fotoğraf makinalarına herkesin kolayca ulaşmasını sağladığı o ilk yıllarda, fotoğraf işini profesyonel olarak yapanlar, kendilerini bir kâbusun içinde buldular. Fotoğrafın demokratikleşmesi, kulaklarda hoş bir tını yaratıyordu ancak, bir dijital fotoğraf makinasına sahip olan herkes, bir anda fotoğraf sanatçısı olup çıkmıştı. Fotoğraf makinaları cep telefonlarına girmeye başlayınca, tablo daha da karanlık bir hâl aldı. Firma sahipleri, yılların reklam fotoğrafçılarına, çocuklarının çektiği fotoğrafları gösteriyor, “bak bizim çocuk da çok güzel çekiyor” diyorlardı. Bu ifadeyi “fotoğrafın uzmanıyım diye bu kadar gerinme, sen çekmezsen bizim çocuk da senin kadar çeker” şeklinde tercüme etmek mümkündü. Gerçekten böyle yapanlar da oldu ve elbette sonuçlar çok kötüydü. Sektör bir süre bu kâbusu yaşadıktan sonra, kalitenin önemi ve profesyonellerin değeri yeniden anlaşılmaya başlandı.

Fotoğrafta yaşanan bu tehlikeli yaklaşım, günümüzde de sosyal medyayı tehdit ediyor. Doğuştan demokratik olan sosyal medya, bir uzmanlık alanı olarak görülmüyor. Erken kalkanın darbe yaptığı ülkeler gibi, kurumlarda da erken kalkan, sosyal medyanın direksiyonuna geçiyor ve bir daha bırakmıyor. Sosyal medyadaki iletişim ve pazarlama stratejilerini de bir dönem fotoğrafçılığa ilgi duyan o “bizim çocuk” oluşturuyor.

Joseph Goebbels’in Büyük Çaresizliği

“Layka laykla cevap ver…” basitliğinde hazırlanan bu sosyal medya stratejilerinin kodlarını çözmek için çok fazla uğraşmaya gerek yok. Ticari ve kurumsal hesaplar, kişisel sosyal medya hesapları gibi yönetiliyor. Sosyal medyada sürekli yer almak ve takipçiler ile etkileşim içerisinde olmak, bu basit kurguların temel notalarını oluşturuyor. Yüksek takipçi sayılarına ulaşmak en büyük başarı göstergesi olarak sunuluyor. İçeriğin gücü, sıklıkla ihmâl ediliyor.  İlk bakışta bu hesapların binler, hatta yüzbinler ile ölçülen takipçi rakamlarına kolayca ulaştığını görüyorsunuz. Daha yakından baktığınızda ise, organik etiketli bu rakamların aslında hormonlu olduğunu tespit edebiliyorsunuz. Bu alanı biraz yakından takip edenler, belli araçlarla takipçi sayılarının şişirilmesinin, “trend topic” olmak kadar kolay olduğunu biliyorlar.

Adolf Hitler’in propaganda subayı Joseph Goebbels, “konuşmanızı dinlemek için Berlin Olimpiyat Stadı’na binlerce insan toplayacağım, ancak bunların sadece yüz tanesi sizi alkışlayacak ve onlardan da beş tanesi peşinizden gelecek” deseydi, sizce Hitler’in tepkisi ne olurdu? Sanırım Goebbels, intihar etmeden çok daha önce patronu tarafından infaz edilirdi.

Yüksek takipçi sayılarını, satışlarına ve imajlarına yansıtamayan firmaların ya da kurumların “sırlarını” yukarıdaki mizansende görmek mümkün. Sosyal medya, popülerliğini devam ettirdiği sürece de bu alanın, sosyal medya uzmanları ve ajansları gibi gerçek profesyonellere bırakılması zor görünüyor.

Reklamdaki mutlu sona ulaşmak için, biraz daha beklememiz gerekecek sanırım…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir