Takım çalışması, ekip ruhu, motivasyon. Bunlar hepimizin yakından bildiği kelimeler, cümleler.
Özellikle Pazarlama ve Satış departmanlarının sıkıştıkça değindiği konular. Yöneticilerin yıllık hedeflerini tutturabilmeleri için gereken şey, ekiplerin daha çok, daha çok çalışması…
Peki ya asıl gereken daha çok çalışmanın ötesinde, nitelikli çalışmak ve ortak hedefler koymak ise?
Kimse sizin kişisel hedefleriniz ve kişisel çıkarlarınızı gözetmek için fazladan 3 saat mesai yapmak istemez. Sizin de istemeyeceğiniz gibi… Bu hem adaletsiz, hem de nitelikli çıktılar alınamayacak türden bir beklentidir.
Hedefinizi ekip arkadaşlarınızla paylaşın, bölüşün. Sizin hedefiniz onlara da hedef olsun, onların da çıkarlarına hizmet etsin. Hedeflerinizi ekiple bölüşmenin çok motive edici yolları var. Ekipte yer alan bireylerin her birine zaman ayırın. Bunu işinizin parçası olarak görün. Her birinin işe dair kişisel kaygılarıyla, beklentileriyle gerçekten ilgilenin. Göreceksiniz ki hemen hemen herkesin farklı kaygıları ya da beklentileri var. Her birinin ayrı patikası var. Tüm ekibi aynı patikadan kişisel hedefinize yürütmeye çalışmak kendi hedefinize ulaşmanızı da zorlaştırır ya da engeller. Sadece başka birinin fayda sağlayacağı bir amaç için çalıştırılıyormuş hissine kapılır. Mutsuz olmaya başlar. Verimi düşer.
Buradaki senaryoda önceliğinizin kendiniz olduğunu düşünmeniz çok normal. Hepimiz için bu geçerli. Öncelik elbette kendinizsiniz. İşte asıl bu yüzden başka insanların gelişimine katkı koymak önemli olmalı sizin için. Birlikte çalıştığınız insanlar tarafından sevilmemek pek tatlı bir his olmasa gerek. Saygı ve itibar kazanılan bir şeydir. Bir işi çok iyi yapmanız sizi başarılı yapabilir. Ancak size saygı ve itibar kazandıran şey işi yapma biçiminizdir.
Senaryoya yeniden dönelim. Ekip mutsuz, verimsiz çalışıyor. Siz de hedefinize yaklaşmakta zorlandıkça stres altında kalıyorsunuz ve üst yönetimin baskısı daha da artıyor. Aslında siz de ekibinizdeki arkadaşlarınızdan farksız değilsiniz. Ekibinizdeki her bir bireyle ayrı ayrı konuşun. Hedefinizi bölüştüğünüzü, onların da kendi hedeflerine ulaşmalarını sağladığınızı anlasınlar. Hedefi olmayanların hedef koymalarını sağlayın. Devamında ekibi toplayıp ortak bir hedef üzerine konuşun. Bu, takım oyununu benimsemelerini, bir parçası olmalarını sağlar.
Şunu unutmayın; Bu sizin takımınız, sizin oyununuz. Maçı alıp alamamak sizin elinizde. Soyunma odasında takımını motive eden bir teknik direktör saha kenarında oyuncusunun ilk hatasında hırsına yenilip onu utandıracak biçimde yeriyorsa o maçı kazanma şansı azalır. Ya da oyunu bir biçimde kazansa bile oyuncusunun ona olan saygısını kaybeder. Sahada da aynı desteği vermek zorundasınız o oyuncuya, hata yapsa da. Ekibiniz hata yapacak, tökezleyecek. Bu hataların tüm çıktılarını (rakamsal veriler, kimleri, neleri etkilediği vb.) en yalın haliyle onlarla paylaşıp tecrübe olarak ceplerine koymayı sağladığınızda hayatlarına dokunacaksınız, tehlikelerin ve risklerin kokusunu alabilmelerini sağlayacaksınız ve işte o zaman ”lider” olacaksınız. Aksi halde sadece bir yöneticisiniz.