Cumhuriyet tarihimiz içerisinde ülkemiz topraklarından çıkan ve ihracatımızda çok önemli paylara sahip iş kolları oluşturulmasına olanak sağlayan bir terim olan ”Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT)” ve bu model ile oluşturulan önemli bir marka olan Sümer Halı’dan bahsetmek istiyorum. Yazının özellikle döneminin en önemli markalarından birisi olan Sümer Halı’nın üretimden pazarlamaya modellemesi üzerinde bir inceleme ve bilgilendirme amaçlı bir yazı olmasını istiyorum. Ancak öncelikle kısaca KİT kavramını açıklamak gerektiğine inanıyorum. ”Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT)” kavramı genel olarak kamu kaynaklarını kullanmak suretiyle ekonomik alanda faaliyet gösteren devlet kuruluşları için kullanılmaktadır.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kurulan KİT’ler kalkınmada önemli roller almaktadır. Kuruluş amaçlarını ekonomik kalkınmanın sağlanması, ekonomiye yön verilmesi ve özel sektöre öncülük edilmesi olarak belirtebiliriz. 1923 yılındaki İzmir İktisat Kongresi’nde kalkınma için özel teşebbüslerin lokomotif niteliğinde olması ve devletin girişimciliği destekleyici bir model ile ilerlemesi fikirleri ön plandadır. Ancak dönemde özellikle savaştan çıkmış bir ülke olmamız nedeniyle insan gücü ve sermaye anlamında yeterli dinamikler bulunmamaktaydı. Sümerbank’ın kuruluşuna ilişkin 3.6.1933 tarih ve 2262 sayılı Kanunun gerekçesinde yer alan “Milli ihtiyaç ve menfaatlerimizin mübrem kıldığı sanayi şubelerinin bir an önce tahakkuk ettirilmesi ve iktisadi ıslahat ve emniyetimizle memleketimizin umumi muvazenesini koruyacak olan bu sanayileşme hareketine hız verilmesi için bütün milli kuvvet ve menba unsurlarından en çok istifade etmek lazım geldiği…” şeklindeki ifadeler bu noktayı açıkça belirtmektedir. Bilgi birikim anlamındaki yetersizlik, kalifiye profesyonellerin bulunmaması ve Büyük Buhran sonrası dünya koşulları devletin planlaması ve yönetimini üstleneceği iktisadi teşebbüslerin oluşturduğu yeni bir modelin uygulanmasını gerektirmiştir. İşte bu modelin meyvelerinden birisi olan Sümer Halı markasından bahsetmek istiyorum. Öncesinde Sümer Halı’ya uzanan süreci kısaca özetlemek istiyorum.
Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Sümerbank, 17 Haziran 1938 tarihinde 3460 sayılı kanunla Kamu İktisadi Devlet Teşekkülü (KİT) haline getirilmiştir. Daha önce Devlet Sanayi Ofisi tarafından işletilen Feshane (Defterdar) Fabrikası, Basmahane (Bakırköy) Fabrikası, Hereke Fabrikası ve Beykoz Fabrikası Sümerbank’a devredilmiştir.
Sümerbank, sanayi planları ile Pamuklu Dokuma, Yünlü Dokuma, Deri ve Ayakkabı, Kimya, Toprak ve Seramik, Kağıt ve Demir-Çelik Sanayii sektörlerindeki pek çok üretim tesisini faaliyete geçirerek önemli bir rol üstlenmiştir. Sümerbank, Kalkınma Planı ve Yıllık Programları ile DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) tarafından kendisine verilen görevler çerçevesinde, ülke genelinde gerçekleştirdiği; yeni tesis kurma, bankacılık, araştırma-geliştirme, pazarlama ve eğitim faaliyetlerini başarıyla sürdürmüştür.
Yazımı Türkiye’yi halıcılıkta dünya çapında bilinir bir hale getiren ve önemli bir marka olan Sümer Halı ekseninde devam ettireceğim için Hereke’nin bu noktada önemli bir role sahip olduğunu belirtmek isterim. Hereke her zaman halıcılıkla anılan İzmit’te yer alan bir ilçedir. 70’li yılların sonuna doğru uluslararası anlamda da popülaritesi artan Hereke’de özellikle ülkemizin dört bir yanından insanların halı alışveriş ve siparişlerinin yanı sıra yurt dışından da pek çok ziyaretçi Hereke’de üretilen halılara özel bir ilgi duyuyordu. Ancak Hereke halısı olarak nitelendirilen ve kültürel anlamda çok mühim bir yeri olan ürünün karşılaştığı bir sorun vardı. Bugün de pek çok pahalı ve güçlü markanın karşılaştığı “çakma” ürün sorunu.
Hereke’de o dönemlerde ilçenin adının ürün ile özdeşleşerek halıcılıkta önemli bir marka algısına sahip olması Sümerbank bünyesindeki fabrikada üretilen ürünlerin kalite algısı üzerinde bir tehdit niteliği taşıyordu. Diğer taraftan çok fazla kişisel sipariş isteniyor ve bu siparişler Hereke halısının geçmişten gelen dokusuna uymayacak desenler içermesine yol açan bir hal almıştı. Normalde İran halısında hayvan desenleri kullanılmasına karşın, özel siparişlerde o kadar çok hayvan desenli talep gelmeye başlamıştı ki aslında çiçek desenleri olması gereken Hereke halısı marka kimliğinden uzaklaşıyordu. Bunu gören dönemin Sümerbank Genel Müdürü Sayın Erkan Tapan’ın başlatmış olduğu bir Ar-Ge çalışması ile unutulmaya yüz tutan pek çok desen yaklaşık 1 sene sonunda üretimde uygulanabilir hale getirildi. Geliştirilen desen envanteri neticesinde özellikle Hereke halısının kimliğine uymayacak özel isteklerin üretime alınmayacağı ve kataloglarda desenlerin müşterilerce seçileceği yeni bir döneme girilmiş olunuyordu.
Ar-Ge çalışmaları kapsamında üretim noktasında bazı verimsizlikler keşfedilmiş ve iyileştirmeye gidilmiştir. Örneğin; Taşköprü’de bulunan bir atölyede altı ay ila bir sene süren bir dokuma işleminde görülüyor ki yıl içerisindeki ısı farklılıklarından dolayı genleşen tezgahlardan çıkan halılarda ölçü farklılıkları oluşuyor. Buna göre daha kaliteli malzemelerin temin edilmesi ve üretim bandındaki yatırımların genişletilerek Doğu Anadolu’ya da yayılması planlanmıştır. Sayın Merhum Turgut Özal’ın talimatıyla kurulan ve tekstilin kalkınmada lokomotif bir rol almasını sağlayan KöyTeks Holding’in ardından Sümerbank’ta da Halı ve Dokumacılık için ayrı bir Genel Müdür Yardımcılığı pozisyonu atanarak halıcılık ve dokuma faaliyetlerinin daha koordineli ve planlı ilerletilmesi amaçlanmıştır. Bu göreve atanan merhum Ali Rıza Ercan ve dönemin Genel Müdürü Sayın Erkan Tapan’ın çalışmaları neticesinde Ev ve Köy Atölyeleri ile üretim Türkiye’nin dört bir yanına yayılmıştır. Bu çalışmalarda öncelikle tezgah dokumacılığı ve üretim için gerekli olan malzemeler ve eğitim hizmetleri ücretsiz olarak sağlanmıştır. Ağırlıklı oranda kadından oluşan ve fabrikalara gitmesine gerek kalmadan evinden üretime destek veren, ücretlendirmesi halıdaki ilmek sayı ve sıklığına göre yapılan ile geliştirilen bir şekilde yapılarak verimli bir istihdam modeli ortaya çıkmıştır. Ayda bir köylere gelen Sümerbank denetçileri tarafından ilmek adet ve sıklığına bakılarak gerçekleştirilen ilerlemeye göre hak edilen ücret nakit olarak ilgili kişiye verilmiş olup, bu şekilde de çalışanların ticaret yaptığını hissetmesini sağlamıştır. Bu şekilde yaygınlaştırılan model neticesinde 120 bin kişi istihdam edilmişti.
Sümerbank’ın özelleştirilmesi gündeme geldiği dönemde Halı ve Dokumacılık ile ilgili yapının ayrı bir tüzel kimliğe kavuşturulması amacıyla çalışmalara başlandı. Bu çalışmalar neticesinde Ali Rıza Ercan’ın Kurucu Genel Müdür olarak atandığı Sümer Halı A.Ş. kuruldu. Halıcılıkta yürütülen çalışmalar gerçek anlamda bir markaya kavuşmuş oldu. Halıda kullanılan iplikten, iplikte kullanılan boyaya, dokumasından, pazarlamasına kadar pek çok süreç bu marka çatısı altında yönetilmeye başlanmıştı. Üretimden perakendeye süreçlerin planlanması süreçlerinin ne kadar zor olduğu bilinir. Böyle bir planlama ve operasyonun yurt dışı tedariği de sağlanarak uluslararası pazarda İran Halısı ile rekabet sağlanarak yönetilebilmesi halen daha konuşulmaktadır. Dünya çapındaki pek çok fuarda katılım göstererek uluslararası pazarlama stratejisinde fuar katılımına önem veriliyordu.
90’lı yıllarda, Sümer Halı markası uluslararası anlamda doğru stratejiler izlenerek Güney Amerika’dan Birleşik Amerika’ya, Rusya’dan Batı Avrupa’ya pek çok ülkede bilinir bir marka haline gelmişti. Sümerbank dönemindeki istihdam ve üretim politikaları devam ettirilerek ülkemize ekonomik olarak büyük güç sağlayan markalardan birisi haline gelmişti. Ekonomik faydanın yanı sıra kaybolmaya yüz tutmuş Türk halıcılığına sahip çıkarak bir kültür mirasını koruyucu bir rol üstlenmişti.
Bugün kaybolan bir değer Sümer Halı. Siyasi koşulları bir kenara koyarak ürün çerçevesinde yaklaştığımızda Y jenerasyonu ve Z jenerasyonunun bulunduğu bir dünyada belki de kaybolacak olan bir üründen söz ediyoruz. Belki yapılacak bir Ar-Ge çalışması bir çözüme ışık tutabilir. Ancak o dönem uygulanan modeller bugün de pek çok yeni kurulan işe ışık tutabilecek kadar detaylıca planlanmış ve yürütülmüş durumda. Bu nedenle daha iyi bir şekilde etüt edilerek özellikle istihdam anlamında zorlu bir sürece girilen bu dönemde şirketler ve start uplar için bir yol haritası oluşturulabilir.
Bu yazıyı geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan merhum dedem Ali Rıza Ercan’ın aziz hatırasına ithaf ediyorum.