E-Ticaret Zirvesi ve Ödülleri 28 Kasım Tarihinde Çırağan Sarayında Hibrit Olarak Düzenlenecek Katılmak İçin Tıklayın

Cemal Süreya’dan Emoji ve Gif’lere Yolculuk

1-H7oSnBW97aohzocSTBpTvg

Kocaman lafların mahiyetini yitirmeye başladığını ve open ended cümlelerin hisleri anlattığı stratejisini zamanında yakalayan ustamızın bir bildiği varmış.

mIRC, ICQ, Windows Messenger’la başlayan ifade alanlarımız Yonja, Myspace’le profil oluşturmalara doğru ilerlerken içerik üretiminin formatları Facebook’un yayılımı ile şapka değiştirmeye başladı. Hot or Not’la başlayan Harward odasındaki küçük yolculuk, kocaman markaların şu anki algoritma vs görünürlük savaşına kadar ne kadar medya yatıracağına kadar ilerledi.

Kullanıcı tarafından bakıldığında ise bu bahsi geçen alanlar, günlüklerden, sınıftaki arkadaşlara küçük kağıtlara yazılmış notlardan daha fazlasını söyleyebilecekleri platformlarda nefes almak olarak karşılandı diyebiliriz.

İfade etmek, aktarmak ve ben buradayım demek bize teknolojiyle gelen birer fayda diyebiliriz. Bugün memlekette 39 milyon insan Facebook’ta bir şeyler anlatıyor ve izliyor. Herkesin ne anlattığı kendine. Şimdi fokus olduğum tek şey ifadenin geldiği son nokta.

1-cDc4Ux45y3TKy0FZmF9-Cw

Ruh hali, isyan, düşünce, merak gibi içimizden çıkan her şeyi anlatabildiğimiz platformlarda ağırlımızca beğeni ve RT alıp tatmin oluyoruz. Her şeyin başı ben de buradayım ve +1 demekle başladı.

Facebook’ta durum güncellemesi, arkadaşın paylaştığı kedi videosu yetmemeye başlayınca diğer mecraların ve beraberinde getirdikleri ifade biçimleri yükselmeye başladı. 140 karakterde anlat, ya da gel video ile anlat, video kesmedi mi o zaman süslü püslü fotoğrafla anlat. Yeter ki anlat!

Bence sosyal medyanın zehirli tarafı bağımlılık yaratması değil, iletişimi daraltmasıdır.

1-65VYoNc0pvLYTQEv-VJhZg
                                                       En yakın arkadaşlarımla yılbaşı akşamı ve yılbaşı anı
Düşünsenize bırakın metrobüste geçirdiğiniz zamanı, bir araya gelmek için program yaptığınız arkadaşlarınızla bile aslında fiziksel bir araya gelmekten başka bir şey yapmıyorsunuz. Ben şu yukarıdaki tabloya dahil olmamdan daha hüzünlü bir şey bilmiyorum. Bu fotoğrafı çektikten hemen sonra paylaştım ve şu an eleştirdiğim şeye dahil oldum.
Peki Cemal Süreya’dan buraya gelirken biz kendimizi nasıl ifade etmeye devam ediyoruz? Bunu en güzel şekilde Adam Leibshon’ın Giphy sunumu aslında bize anlatıyor.

Yazı, videoya, video fotoğrafa , fotoğrafta emoji ve gif’lere dönüştü. Arada bir yerlerde mizahın iletişime etkisi ile Caps ve Meme’ler de iletişim pastasından payını aldı. Yani makro anlatımlar mikro anlatımlara dönüştü. Bunun üşenmekle mi alakası var yoksa bu mikro anlatımlar bizi daha mı doğru yansıtıyor?

Twitter geçtiğimiz dönemde markalara sadece emoji hedeflemesi yaparak reklam yapabileceklerini söyledi. Ondan önceki haftalarda Facebook markaların kendi emojilerini yapabileceklerini açıkladı. Bunların birbirini izlemesi bir tesadüf değil aksine ifadelerin daha iyi nasıl satın alınabileceği gibi bir gerçeği ortaya çıkarıyor. Sıcacık bir yaz gününde ofiste çalışıyorsanız ve bunu üzgün emoji ile paylaşıyorsanız artık iki sokak ötedeki havuz üyeliği satan otelin hedeflemesine girmiş bulunuyorsunuz. İfadeniz ihtiyaca, ihtiyaç ise satın alınabilir bir duruma dönüşmeye başladı.

Giphy’nin kurucusuna göre gif’ler bütün düşünce paylaşımlarının üstünde bir yaratıcılık ve etki alanı oluşturuyor. Kendisi iletişimin telefonla başladığını sonra yazıya döküldüğünü sonra sembolizmle küçüldüğünü ve en son gif’lerle hızlı ve etkili sonuca ulaştığını söylüyor.

1-JqokurdPjfX69Igdg4fZGQ

Tabi bu dijital alanlarda iletişimin bütün kredisini gif’lere yüklemek de doğru olmaz diye düşünüyorum. Öyle olsaydı Twitter’ı yenmeye başlayan Snapchat’in yükselişini göz ardı etmiş olurduk. Aktif bir Snapchat kullanıcısı değilim bunun da nedeni sanırım bana çok pornografik bir uygulama gibi gelmesi. Üstelik insan doğasında iz bırakma dürtüsünü yok saydığı için sanırım demografilerine giremiyorum. Snapchat’i Instagram’ın karşısında bir mecra gibi düşünenlere, McCafe’nin Starbucks’a karşı bir ürün olduğunu hatırlatmak gerekir.

Konudan çok uzaklaşmadan ifadelerimizin daraldığı ve daha çok duygu ve düşünce durumlarımızı aktardığımız yöntemlerin bizleri daha ne kadar mikro anlatımlara yönlendireceğini merak ettiğimi söylemek istiyorum. Yine kullanıcı tarafında durarak benim cuma günü iş çıkışı sevincimi dans eden bir gif anlatıyorsa bundan bir sonraki adım ne olacak? Şu an sosyal medyada yer edinmeye çalışan tüm markaların, Facebook başta olmak üzere tüm hesaplarına göz attığınızda gif’ler, emoji’ler ve görselde abuk subuk yerlere yerleştirilen yazılarla dolu snap’ler havada uçuşuyor. Bunun trendleri takip etme ile değişen jenerasyona ayak uydurma çabası olduğunu tabii ki biliyorum 🙂 Kısacası son kullanıcı ne yapıyorsa markalar da ‘’biz de’’ diyor.

Tşk.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir