Son dönemde C2C pazarlamanın yükselişine şahit oluyoruz. Sosyal medyanın hayatımızın odağına girmesiyle beraber artık herkes birer marka elçisi oldu diyebilirim. Artık ticarete başlamak için şirket kurmak yerine bir sosyal medya hesabı açmak bile yeterli oluyor. Hikayeyi burada durduralım ve C2C pazarlamayı kısaca özetleyelim istiyorum.
Nedir C2C Pazarlama?
Tüketicilerin birbirleriyle yaptıkları online alışverişi ifade etmektedir. Online platformda tüketiciler bir araya gelerek ürün ve hizmetlerini sergilerler ve burada alıcılar da satıcılar da tüketicilerdir. Karşılıklı bir alışveriş söz konusudur.
Niş hedef kitle olgusu son zamanlarda dünya genelinde öne çıkıyor: Son dönemde ise; C2C pazarlamada artan talep artışını gözlemlemeye başladık çünkü artık mass hedef kitle ve mass hedefli pazarlama, yerini butik, kişiye ve talebe özel pazarlamaya bırakmaya başladı.
Niş Kitle Algısı Neyi Ortaya Çıkardı?
Consumer/user generated content yani kullanıcı/tüketici tarafından üretilmiş içerikler artık hayatımızın merkezinde yer edinmeye başladı. Yani ben bir tatile çıkacaksam ilk olarak gidenlerin yorumlarını okuyorum, ya da bir ayakkabı satın almaya karar vermişsem markanın ne söylediğinden çok en yakın dostumun ya da internetten daha önce o modeli deneyimlemiş bir kişinin tavsiyesi ile hareket ediyorum. Bu ekosistem internetin hayatımızın odağı olmasıyla beraber tüm alışkanlıklarımıza entegre oldu ve bu durum ticarete de yansıdı. C2C pazarlamada ise ‘deneyim’ kilit nokta diyebilirim.
Schmitt’e göre deneyimsel pazarlamanın dört özelliği vardır. Bunlar, “tüketici deneyimi”, “bütünsel bir deneyim olarak tüketim”, “rasyonel ve duygusal düşünen tüketiciler”, “metod ve araçların elektik olması”. İlk özellik olan “tüketici deneyimi” günümüzde, özellikle global olarak artan ekonomik ve iklimsel sorunlarla beraber daha da önemli hale gelmeye başladı. Deneyim pazarlamasında odak; ürün/hizmet ya da onun fonksiyonel faydalarından çok ürün ve hizmet ile yaşanacak deneyimler oluverdi. Bir arabadan çok bize sunduğu sürüş deneyimine odaklanmak gibi. Bu yaklaşımda tüketim, ‘bütünsel bir deneyim’ olarak ele alınmaktadır. Deneyimin bizlere sunmuş olduğu hissiyat, tüketicileri ortak paydada buluşturan en önemli etkenlerin başında geliyor.
Dünya genelinde de özellikle deneyim odaklı hizmetlerin ciddi ivme kazandığını söyleyebiliriz; Alibaba, Uber, Airbnb ve daha niceleri.
Gelelim asıl soruya:
Burada sormamız gereken kilit sorulardan biri de şu: “Fintechler bu dünyanın neresinde yer almalılar?”
Yazımın başında da belirttiğim gibi artık niş bir kitle algısı ve hizmet anlayışı var. Bir e-ticaret sitesi açmadan da satış yapabiliyor ve dünyaya açılabiliyoruz. Tüm bunları sadece bir sosyal medya hesabı açarak yapabiliyoruz. Bu ticaret ekosisteminde, bir fintech’i nasıl pazarladığınızla ilgili değil, müşterinizin nasıl ve nerede pazarlanmak istediği ile ilgili konuyu doğru anlayan markaların adından söz ettireceğini düşünüyorum.
Fintechler C2C Pazarlamada Nasıl Konumlanmalı?
Parayı daha verimli yönetmemize yardımcı olarak güzel bir başlangıç yapabilirler, yani bir yatırım danışmanı ürünü ile C2C pazarında aranan bir oyuncu olabilirsiniz. Günümüzde başarılı bir fintech markasının anahtarı kullanıcı merkezciliktir diyebiliriz. Örneğin; etkili portföy yönetimi yazılımı ile oyuna sonradan giren Messi heyecanı yaratabilmek mümkün. Hızlı teknolojik değişimler göz önüne alındığında, müşteriler daha talepkar hale geldi; her şeyin mobil cihazlar aracılığıyla çevrimiçi olarak yapılmasını bekliyorlar ve “tek tıkla” hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilecek basit bir uygulama ile kişiselleştirilmiş öneriler arıyorlar. C2C pazarlamanın içerisinde etkili portföy yönetimi sunmak markanıza önemli bir artı kazandıracaktır.
Yine farklı bir konu da ‘deneyim odaklı’ ödeme alma olgusu. Ödeme alma konusunda basit, kullanışlı ve kullanıcı sadakati oluşturabilecek uygulamalar geliştirmek de yine C2C pazarında öne çıkmanıza yarayacak bir anahtar, çünkü ödeme alma sorunları, C2C pazarlamada son yıllarda daha da önem kazandı. Hali hazırda alternatifi fazlasıyla olan kullanıcılar için “neden sizi seçmeliyim” sorususunun altını dolduran fintech markaları ilerleyen yıllarda daha fazla ön plana çıkacaktır.
Örnekler çoğaltılabilir ama özetlemek gerekirse ‘iyi bir deneyim’ modeli yaratmak ürün kadar önemli bir hale geldi diyebiliriz. Mesela bu konuda Venmo, globalde iyi bir örnek olarak karşımızda durmakta.
Fintechlerin dünya genelinde tercih edilmesinin başlıca nedenlerinden biri de bankaların tek düze hizmetlerinden sıkılıp, niş hizmeti kendi yaşamlarına entegre edebilecekleri deneyimleri sunan markaları kullanmak istemeleri. Ürünü hakkında konuşturabilen fintechler bu yarışta üç sıfır önde olacaktır…