Jean Baudrillard isimli paranoyak Fransız sosyoloğu… Gerçeklik, algı, simülakr, simülasyonlar… Simülasyona dair zihin yıkıcı kuramlar… ve tabi ki pazarlama ile arasındaki bağ. İşte bu başlıksız yazının konusu.
Önce birkaç tanım!
Simülakr; bir görünüm düşünün gerçeklik olarak algılanmak istiyor. İşte bunun adı simülakr.
Simüle etmek, gerçek olmayanı gerçekmiş gibi sunmak!
Gerçek ile simülakrlar arasında bir bağ var. Simülakrlar gerçeğe hakim olmak, dahası gerçek olmak istiyorlar.
Simülakrlar ¨gerçek oldukça¨ insan algısı ve eyleminde radikal değişiklikler olur. Hislerin duyarsızlaşması ve acı gerçek ile kurguyu ayıramama… Örnek mi? Bir gerçek savaş görüntüsü ile süt reklamını aynı duyarlılıkla izleme! Kitle iletişim araçlarının en büyük numarası.
Simülakrların formülü şu, sihirli bir kavramla, çekici bir gerçeği beraber sunmak! Harita! Toprağın ¨gerçeğini¨ ve çekiciliğini anlatımın sihiri ile ele geçirip simülakrlaşmış bir kavram. Tanıma da uygun harita önce gerçeği ele geçiriyor, sonra da bu gerçeği sonsuz sayıda yeniden üretebiliyor. Aynı marka iletişimi gibi. Marka harita gibi gerçek bir ihtiyacı ele geçiriyor. Onu sembolik gücü ile işgal ediyor. Zihinlere yayılıyor ve kendi simülakrlarını yaratıyor.
Unutma! Simülakrın zapt ettiği gerçek bir daha asla gerçek olmuyor. Tanıdık. Markanın yaptığıyla aynı. Örnek; susuzluk gerçek,Sprite markası bu gerçeği simulakrlaştırıyor. Susuzluk kavramını deforme ediyor. Gerçeği ele geçiriyor. Kendi sanal, ama gerçek hakikatini yaratıyor (evet gerçek hakikat!) Çünkü simülasyonda gerçek ile olmayanı ayırt etmek olası değil. Marka dünyası da bu simülasyon dünyası ile aynı. Kısası, marka gerçeği yeni bir gerçeğin hakim olduğu simülasyona çeviriyor ve sonsuz tekrar üretime tabi tutuyor.
Simülasyon bir semptom yaratma süreci. Mış gibi yapmak değil. Prada giy, zengin semptomları üret! Formül bu.
İmge yaratma yeteneği markanın gücüyle ilgili. Bu bağlamda markaların hepsi ikonoklasttır. Yani imge yok edicileri. Kendi imgeleri uğruna, diğerlerini yok edenler.
Marka iletişimine simülakrlar açısından bakınca imge için şu tanımı yapalım; ¨derin bir gerçekliğin yokluğunu gizleyen imaj¨. Hadi bakalım, markanın numarası değil mi bu? Karizması olmayana Prada, yaratıcılığı olmayana Apple… Marka bu şekilde ihtiyaca yönelik simülasyon üretiyor. Nike zafere ve meydan okumaya, Sprite susuzluk ihtiyacına…
Kitle iletişim araçlarının, dijital çağın da gazıyla tüm evreni çevrelemesi anlamın sonuna getirecek. Anlam öldü. Daha çok içerik, mesaj, bilgi, haber var ama anlam üretimi daha az! İletişim ağları insanlara, yani müşterilere istenilen mesajları pompalarken, ortaya fazla bilgiden oluşmuş bir sansür çıkıyor. Dolayısıyla pompalanan içerik iletişimin gerçekliğini ele geçiriyor.iletişim, kurgusal iletişim içinde tükeniyor.
Marka kendi simülasyonunu kurarken, imgeleştirme yeteneğinden ve bunu yayma operasyonu olan reklamdan faydalanıyor. Reklam simülasyonun hem kendisi, hem tetikçisi.
Jean Baudrillard’ın ¨Simülakrlar ve Simülasyon¨ kitabı… Belki doğrudan markaya dair değil, ama çok güçlü bir projeksiyon tutuyor marka ve algı konusuna. Geç de olsa okumama aracı olan Utku Akyüz’e teşekkürler. Tavsiye ederim.
Pazar ola!