Fotoğrafta gördüğünüz kare, Tristan Nitot tarafından çekilmiş harika bir gün batımında hepimizin bildiği Fransa’da bulunan Eiffel kulesinin güzel bir fotoğrafı… Fotoğrafa bakıldığında herkesin gözlerinde canlananın muhteşem bir manzara olduğu söylenebilir. Güneşin batışı, şehrin akışı ve bunların ortasında Eiffel kulesi… Romantizmin ve doğal içtenliğin buluştuğu nokta olarak tabir edilen Eiffel kulesi, Dünya’da hemen hemen herkesin gitmek için can attığı yerlerden biri olarak gösterilmektedir. Peki, Eiffel kulesini bu kadar farklı yapan nedir? Kulenin romantizmi yansıttığı algısı nasıl oluşmuştur? Ve Eiffel kulesi, neden bu kadar kişi tarafından merak edilmiştir diye soruları kendimize soracak olursak aslında kule hakkında karşımıza oldukça ilginç bilgiler ortaya çıkmaktadır.
EXPO 1889 Paris Fuarının giriş kapısı olarak inşa edilen Eiffel kulesi, ilk başlarda Fransa’nın görünüşünü zedelediği gerekçesiyle halktan ve sanatçılardan yoğun tepkiler almıştır. Hatta bir ara tepkiler o kadar artmıştır ki kulenin yıkımı üzerine bile konuşmalar gün yüzüne çıkmıştır. Bu konuda ise, bilinen en önemli tepki Şair William Morrisin verdiği tepki olmuştur. Günün çoğu kısmını kulede geçiren Morris’e bunun sebebi sorulduğunda ‘’Paris’te bu demir yığınını görmemek için her gün burada oturuyorum’’ cevabı, Eiffel kulesi ile ilgili akıllara kazınmış bir eleştiri olmuş. Fakat daha sonraları yüksek oluşu sebebiyle iletişim hatlarını çekmek için kullanılmaya başlanmış ve bu süreçten sonra da giderek Fransa’nın sembolü olma imajına sahip olmaya başlamıştır.
Aslına bakılacak olursa, Eiffel kulesi tamamen demirden üretilmiş bir yapıdır. Yapımında üç bin kişi çalışmıştır ve 10 bin ton civarında bir ağırlığa sahiptir. Her yedi yılda bir 15 aylık boyanma süreci içerisine girmektedir. Tam tamına yaklaşık 18 bin demir parçasının birleşmesiyle oluşmuştur. Her yıl demirleri bakıma girmekte ve çürümüş olanlar yeni bir demir parçasıyla değiştirilmektedir. Yani sonuç olarak, Eiffel kulesi bir demir yığınıdır… Fakat önemli olan aslında kulenin teknik özellikleri değil, kulenin nasıl bu kadar cazibeli oluşu sorunsalıdır. Bu sorunsalın cevabını da bize ‘’pazarlama ve imaj yaratma’’ süreçleri vermektedir.
Belirttiğim gibi, Eiffel kulesi normal koşullarda çok basit bir yapıya sahiptir. Üzerinde sanatsal normlar bakımından çok fazla düşünülmemiş, ‘sadece yapılmak için’ yapılmıştır. Belki bu kule yapıldığı dönemde sadece ‘yüksek’ oluşuyla’ fark ettirilmek istenmiştir ancak ilerleyen zamanlar farklı bir boyuta doğru ilerlemiştir. İşte bu boyutta pazarlama unsurunun en temel argümanlarını içerisinde barındırmaktadır. Yani imaj yaratma ve pazarlamanın en önemli unsurlarını Eiffel kulesinde görmek hiç şaşırtıcı değildir. Yani Eiffel kulesi aslında bir pazarlama harikasıdır.
Bilindiği gibi pazarlama, bir malın ya da hizmetin üretim aşamasından sonraki süreçleri yani satış ve kar elde etme basamaklarını içerisinde barındıran bir sistemdir. Pazarlama ve imaj yönetimi, bir markanın ya da hizmetin daha fazla insana doğru bir şekilde aktarılmasına hizmet eder. Bu unsurlar, kendi içerisinde bir takım kategorileri barındır ve sonuç aşamasına kadar bir merdiven gibi basamak basamak ilerleme gösterir. İşte bahsettiğimiz pazarlama ve onun süreçleri de Eiffel kulesinde bolca bulunmaktadır.
Eiffel kulesi, dış görünüşünde hiçbir sanatsal unsuru içerisinde barındırmaz. Kule, kendi içerisinde tarihin derinliklerine fazlaca inmez. Ama yine de yılda 7 milyon kişinin ziyaretine ev sahipliği yapar ve Fransa turizmi için en önemli turizm yapısı olma özelliğini taşır. Dünyanın en çok kazandıran sembol yapısıdır ve yıldan yıla ziyaretçi sayısı her zaman artış göstermektedir. Eiffel şu anda yıkımı düşünülen bir yapıdan bugünkü popülerliğe kadar ulaşan Dünya’nın nadir yapılarından biridir.
Eiffel kulesi, bizlere marka imajı yaratmanın ve yönetiminin nasıl olmasını, aynı zamanda pazarlama süreçlerin temel noktalarının ne gibi olması gerektiğini aktarmaktadır. Eiffel kulesinin imajı göz önünde alındığında, firmalar ya da kişiler belirli bir marka yaratma düşüncesi içerisine girdiklerinde kesinlikle Eiffel kulesinin özgeçmişini bilmelidirler. Çünkü bir demir yığınından bile hem ekonomik hem de kültürel anlamda nasıl imaj yaratılır sorusunu Eiffel kulesinde bulacaklardır.
Aslında birçok marka kulenin pazarlama sürecini kendi içerisinde uygulamaktadır ya da uygulama basamaklarına belirtilen unsurları yerleştirmektedir. Çünkü, günümüzde de tıpkı Eiffel kulesi gibi, içeriğin değil, markanın ve marka imajının popüler olduğu algısı ön plandadır. Bunu bize aynı ülkede, aynı işçi tarafından üretilen, aynı malzemenin kullanıldığı ama fiyatların birbirinden çok farklı olduğu ürünler gösterirken ( Bu konuda Teknoloji ve Moda sektörü örnek gösterilebilir) satış fiyatlarına bakılması durumunda da, insanların marka imajına ne kadar önem verdikleri açıkça gösterir. Bunlarla beraber, frenchise sisteminin ortaya çıkması, ‘marka yarat, oluştur ve sat’ sistemi ve firmaların sadece reklam yapmaya ayırdıkları devasa bütçeler aslında Eiffel kulesinin neden hala orada olduğunu ve bu kadar popüler olduğu bizlere özetlemektedir.