Markalar ilk önce tanınmak ister. Markaya ait herhangi bir öge bile görülse markanın hemen akıllara gelmesini ister. Nasıl ki kutu bardakları gördüğümüzde aklımıza hemen Starbucks geliyorsa, firmalar da bu algıda seçiciliğin izini sürmek istiyor. Bu şekilde bir tanınırlık, belli bir tutarlılık neticesinde oluşur ve markaya olan güveni peşinden getirir. Güvenin olduğu yerde ise satış olur.
Peki bahsettiğimiz bu tutarlılığı nasıl sağlayacağız? Sadece logonun renklerini her yerde kullanırsak tutarlı olur muyuz? Ne yazık ki hayır. Marka tutarlılığı çok daha fazlasını gerektirir.
Öncelikle şunu bilmemiz lazım: “Ne iş yaparsak yapalım müşterilerimizle temas ettiğimiz birçok iletişim noktası vardır ve marka deneyimini güçlendirmek için bu noktaların hepsi eşsiz birer fırsattır.” Müşteri hizmetlerinde telefondaki kişinin konuşması ile, saha satışçısının giyim kuşamıyla, sosyal medya üzerinden paylaşımlarınızla, paylaşımlarınızdaki ses tonunuzla, yoldan geçen biri için mağaza tabelanızla hatta müşterinizin elinde gezdirdiği firma poşetinizle bile varolan ve potansiyel müşterileriniz üzerinde bir etki yaratmış olursunuz. Bunun gibi müşterilerinizle iletişime geçtiğiniz her nokta, sizin için üzerinde düşünülmesi ve planlanması gereken noktalardır. Marka tutarlılığı tüm bu noktalarda belli bir kurumsal kimliği ve şirket değerlerini yansıtmak ile olur. Her bir noktada müşterilerinizin tutarlı bir marka kimliği ile karşılaşması gerekir.
Tüm bu noktalarda sağlayacağınız tutarlılık hedef kitlenizin markanızı tanımasını ve rakiplerinizden ayırt etmesini sağlar. Tüketicilere güven duygusu verir ve satışın önünü açar.
Bu süreç süreklidir. İlk başta farklılaşma ve ayırt edilme ile başlar daha sonrasında ise dile getirilen ile yapılanın tutarlı olmasını gerektirir. Verilen sözlerdeki ve çalışmalardaki tutarlılık, uzun dönemde hangi hizmeti hangi kalitede alacağını bilen mutlu müşteriler yaratır. Bütün bu birikimler ise markanızın bilinirliğinin ve başarısının yapı taşlarını oluşturur.
1 yorum