Günümüz ekonomik koşullarından en çok etkilenen çalışan grubunu düşünecek olursak aklımıza ilk önce asgari ücretle ya da yakın ücretlerle çalışmakta olan kişiler gelir, ay sonunu nasıl getirdiklerini düşünür şaşırırız.
Peki bu ekonomik koşullardan en çok etkilenen ticarethane grubunu düşünürsek aklımıza kimler gelmeli ? Küçük esnaflar, kobiler. Tahmin etmeliyiz ki asgari ücretin alim gücünü oluşturan koşullar sermaye sahiplerini de etkiliyor. Piyasa koşullarıyla mücadele edebilmek için düşük maliyet hesapları ve maksimum fayda beklentili satış süreci başlıyor. Bu zincirin son halkası satıştır ve en önemli noktasıdır.
Sizce bahsettiğimiz büyüklükteki firmalar satış ekibine ya da şirketini nihai tüketiciye yansıtan personellerine gereken önemi veriyor mu? Tüketici aklında marka imajını oluşturan kriterlerin başında personelleri olduğunun farkında mı? Bu makaleyi yazma sebebim esasında bu sorulara ”maalesef” cevabını veriyor olmamdır. Takdir edersiniz ki bir satış elemanı sahada güler yüzlü olabilmelidir. Etrafına ve içinde olduğu güne pozitif bakabilmelidir. Hepimiz günümüzün büyük bölümünü iş yerlerimizde geçiyoruz ve iş yerinin bize verdiği mutluluk ya da mutsuzluk hayatımızın temasını ister istemez oluşturuyor. Beklentilerini karşılayamayan satış ekibi sahaya mutsuz iniyor, mutsuz satışçının ne sattığının önemi yoktur, satamaz. Markanın ya da ürün işlevselliğinin hiç bir önemi kalmaz.
Bu konuda kalıplaşmış bir hikaye bile vardır paylaşmak isterim ”yüzü hiç gülmeyen asabi bakkal balın en iyisini getirip komşusundan daha ucuza satmak istemiş. Fakat dükkanına uğrayan yokmuş. Bu arada güler yüzlü, hoş görülü komşusunun dükkanı dolup taşmaktaymış. Canı iyice sıkılan asık yüzlü bakkal, bu işin sırrını araştırmaya karar vermiş. Derdini işinin ehli bir tüccara açmış: bunu hikmeti nedir diye sormuş. O da bakkalın hiç gülmeyen suratına bakıp: ”Evlat” demiş. ”Sen bal satıyorsun ama suratın sirke satıyor, tabi ki sana kimse gelmez.” demiş.
Demem o ki doğru ürün seçimi yeterli olmuyor, iyi izlenim bırakma çabaları ilk önce firmaların kendi içinde başlamalı. Büyüyüp gelişmenin birinci kuralı bu olmalı.